Müzisyen Orfeus’un serüvenleri
Müzisyen Orfeus’un sevgilisi güzel Euridike; kötü niyetli bir delikanlıdan kaçarken, üstüne bastığı bir yılanın sokmasıyla, tanrı Hades’in Ölüler Ülkesi’ne göçüp gitti...
Sevgilisi müzisyen Orfeus da, lirini çala çala, Ölüler Ülkesi’ni yöneten karı-koca tanrıların; Persefone ile Hades’in yanına varabildi.
SEVGİLİSİNİ ÖLÜLER ÜLKESİ’NDEN GERİ GETİRECEKTİ.
Tanrı Hades’i yumuşatıp sevgilisini yeniden dünyamıza getirebilmek için neler neler döktürmedi ki lirinden! Sevgilisiyle daha yaşayacakları çok şeyler olduğunu dillendirmeye çalıştı. Orfeus’un ezgilerinden, Hades’in karısı, tanrıça Persefone etkilendi daha çok. Çünkü Persefone’nin de benzer şeyler geçmişti başından!.. Şimdi yanında duran kocası ve ölüm tanrısı acımsız Hades, daha yeniyetmeliğindeyken onu dünyamızdan kaçırıp getirmişti buralara!.. Bu yüzden genç yaşında buraya düşen talihsiz Euridike’ye çok acıdı tanrıça Persefone. Orfeus’un onu birsüreliğine dünyaya alıp götürme isteğini destekledi ve kocası Hades’i de bu konuda yumuşattı. Ne var ki Orfeus’la sevgilisi Euridike; dünyaya dönerlerken, yanlarında gözlemci olarak kılavuz tanrı Hermes de bulunacaktı ve Ölüler Ülkesi’nden çıkana dek, Orfeus arkasına dönüp sevgilisine bakmayacaktı! Çünkü Hades; yeniden dünyaya dönüş yolunu kolaylaştırılırsa, sonunda Ölüler Ülkesi’nde kimseler kalmayacaktı!..
BULUTLARIN ÜSTÜNDE YÜRÜYORLARDI
Orfeus önde, Euridike arkasında olmak üzere, kılavuz tanrı Hermes’in eşliğinde, dünyaya dönüş yolculuğuna başladılar. Bulutların üstünde yürüdükleri için, ayak seslerinin duyulması da sözkonusu değildi!..
Bu çok uzun yürüyüş sırasında Orfeus; bütün direncini kullanıp ardına dönüp bakmadı hiç... Artık Ölüler Ülkesi’nin çıkış kapısına ulaşmışlardı. Bir an tanrıların uyarılarını unutup sevgilisi Euridike’ye dönüp bakıverdi Orfeus!.. Bakar bakmaz da Euridike, yeniden gerisingeri dönmeye başladı! Bir yandan da;
“Bu ne çılgınlık böyle, seni beni yok eden?
İşte gene gidiyorum gerisingeri, elveda!
Uzata uzata ellerimi sana...” diye çığlıklar atıyordu...
Sis-duman bulutları içindeki Euridike; ölü gölgelerine tutunaraktan yeniden Orfeus’una kavuşmak için geriye dönmek istese bile, cehennemin kapısındaki dört başlı bekçi köpek Kerberos ve oraları çevreleyen ırmağın sandalcısı Haron, artık ona dünyaya dönüş izni vermeyecekti!
Böylece tek başına kalan Orfeus; Ölüler Ülkesi’ni çevreleyen Stiks Irmağı’nın kıyılarında, tam dokuz gün dokuz gece, lirinden döktürdüğü ezgilerle tanrılara yalvardı; hep Euridike’sinin dönüşünü bekledi. Gelmeyince de, tek başına dünyamıza döndü. Artık dağlara bayırlara vurdu kendini; çalgısıyla hiç duyulmadık ağıtlar yaktı... Sonra Makedonya’daki Sitrimon Irmağı’nın kıyısındaki havada asılı bir kayanın altına oturup tanrılara ve onların çizdiği acıyazgısına ağıtlar yağdırdı.
ARTIK DÜNYAMIZA GERİ DÖNEMEZDİ
Sevgilisi Euridike için dillendirdiği ezgilerle büyülenen Trakya bölgesinin güzel kızları, Orfeus’un ardısıra koşuşup durdular. Ama o hep Euridike dedi! Gene bu arada üzüm bağlarınn tanrısı Diyonisos’un alayındaki Maynad’lar denen güzel kadınlar da vuruldu ona; nereye gittiyse izlediler Orfeus’u. Ama bir türlü gönlünü çelemediler onun. Maynad’ların bu ezikliği, birsüre sonra büyük bir öfkeye dönüştü... Bu yüzden de Maynad’lar; Orfeus gene elinde çalgısı; Trakya’daki Hebrus Irmağı kıyılarında, yanık yanık Euridike’sine olan aşkını dillendirirken, ellerindeki taşlarla sopalarla ona saldırdılar ve onu ırmağa attılar. Orfeus’un sulara kapılan bedeni, “Euridike...bahtsız Euridike...” diye başlayan ezgiler döktürüyordu durmadan! Sular üstünde yol alan liri de; “Euridike... Euridike...” melodisini çalıyordu inleye inleye... Orfeus’un bedeni bu ezgileri dillendire dillendire, Ege Denizi’ne ulaştı. Oradan da, sürüklene sürüklene, Midilli adasında karaya vurdu...
Trakya bölgesinin her yerinde Orfeus’un ölüsünü arayan teyzeleri güzel esinperileri Musa’lar; bir duyum üzerine Midilli adasına geldiler. Orada buldukları Orfeus’un bedenini, Trakya’daki Dium kentine götürüp gömdüler...
Bu kentteki mezarından başka, tanrı ve tanrıçaların oturduğu Olimpos dağına yakın bir yerde de mezarı vardı Orfeus’un...
BİR YILDIZA DÖNÜŞTÜ ÇALGISI...
Orfeus’a duyulan sevgi ve saygı; kısa sürede sınırsız bir hayranlığa dönüştü dünyamızda. Haliyle Orfeus’un kendisi de, son günü gelince, tanrı Hades’in yönettiği Ölüler Ülkesi’ndeki Euridike’sine kavuştu. Bu arada teyzeleri olan güzel esinperilerinin tanrı Apollon’a yalvarıları sonunda, onun olağanüstü ezgiler döktüren çalgısı, gökyüzünde bir yıldıza dönüştü...
Bu dönüşümden sonra aradan geçen binyıllar içinde de bütün soylu ozanlar, sanatçılar; Akdeniz göklerindeki yıldızların birinden, bazı geceler usul usul, çok dokunaklı ezgiler döküldüğünü duydular.
Ve bütün bu duyduklarını da şiirlerinde, bestelerinde, resimlerinde dillendirmeye çalıştılar...
***
Gene bu hafta da, Rusya’nın kuzeyindeki bölgelerde yetişmiş, Kutupları yüreğindeki güneşle ısıtan bir ozanın şiirini bölüşüyoruz:
Mikoul CHOULGUINE
(1940 doğumlu Mikoul Choulguine, şiirlerinin yanında halk folkloruna dayalı öyküler de yazdı. Genç yazarlar için sürekli seminer çalışmaları düzenlemektedir.)
Aşağıda ondan çevirdiğim bir şiiri sunuyorum:
HELİKOPTER
Bu sabah dedemle babamla,
Dalıp gittik pırıl pırıl gökyüzüne.
Hem merakla hem coşkuyla,
Bir helikopter izledik
O şaşkın bakışlarımızla.
Havada yüzen bir tekne mübarek,
Çivilenipkaldı gözlerimiz.
Bazen duruyor, bazen dört dönüyordu çevresinde.
Sanki narin bir kırçiçeğiydi,
Gökyüzünde.
Yoktu doğrusu böyle şeyler eskiden,
Peri masallarında bile geçmiyor hınzırın adı.
Yapmışlar işte bir aygıt, başlamış uçmaya.
Halkımız bile daha yeni öğendi adını.
(Çev: Yaşar Atan)
***
Her yazımızda olduğu gibi, gene buraya bir şiirimi ekliyor; sizlere şiir yüklü günler diliyorum:.
GEL
Rüzgarların vurmadığı yerlerden gel
Kanatları altın dövmeli kuşlar var ya
Hani hep sevgi yağdırırlar dünyamıza
Onların ezgileriyle türküleriyle gel
Ve gagalarındaki günışığıyla
Beni ısıtmaya gel...
(Yaşar Atan)
***
Mitolojiye ilgi duyan okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
* HOMEROS’UN İZİNDE-TROYA’DAN SAVAŞ EFSANELERİ (Yaşar Atan)
* AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar Atan)