22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Önce öğretmenliği öldürdüler

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye günlerdir eğitimi tartışıyor. TEOG’u, üniversite sınavlarını konuşuyor. Araştırma şirketlerine göre halkın şikayet ettiği konuların başında yüzde 39’la eğitim geliyor.
Genç kuşaklar şimdiden gelecek derdinde.
Milli Eğitim Bakanı konuştukça, “Milli eğitimimiz kimlere emanet” diyenlerin sayısı artıyor. Hele en son ders saatlerinin kısaltılması ile ilgili açıklaması, “artık bu kadarına da pes” dedirten cinsten!

KÖY ENSTİTÜLERİ

Türk eğitim sistemi bu noktaya nasıl geldi?
Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrasında en çok eğitim-öğretime önem verdi. Öğretmenlere, “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek işlerinin değerini anlattı.
Köy enstitüleri efsaneydi. Dünyaya örnekti. Yetiştirdiği öğretmenler Türkiye’yi değiştiriyordu. Anadolu’nun en ücra köylerini bile ayağa kaldırıyorlardı.
Genç Cumhuriyet’in başarısı düşmanları rahatsız etti. Emperyalizmle ittifak halindeki gericilik el birliğiyle bu okulları kapattı. Yerine kurulan öğretmen okulları eskisi kadar olmasa da yine öğretmen yetiştirmede önemli görevler üstlendi. Ama sonra onu da yok ettiler.
Eğitimi öldürmek için önce öğretmenliği öldürdüler.

43 YIL SONRA

Öğretmen okulunda bir Eğitim Psikolojisi öğretmenimiz vardı. Ali Örs. Okul bitince haberlerini alsam da ilişkimiz kopmuştu. Bir yazımı okumuş. 43 yıl sonra telefonla da olsa konuştuk. Çok mutlu oldum.
Tabi konumuz yine eğitimdi. Bilmiyordum, konuşma sırasında öğrendim. Daha önce müfettişmiş. Müfettişlerin öğretmenliğe dönmesi pek tercih edilen bir durum değil. Ama o teftişleri sırasında öğretmenlerde bazı eksiklikler olduğunu görünce, bu eksikliğin öğretmen yetiştiren okullarda giderilmesi gerektiğini düşünmüş.
Hiç düşünmeden bir öğretmen okulunda görev istemiş. Sonra da bizim öğretmenimiz olmuş. İyi ki de olmuş.
Eskiden anlayış buydu.

NEREDEN NEREYE?

O zamanlar öğretmenler, “önder, köy önderi” olarak yetiştirilirdi. Aşı yapmasını, kiremit bağlamasını, cam takmasını, ağaç budamasını, tarımı, sanayiyi, ... bilirdi.
Mezun olduklarında kendilerine verilen tahta bavulda, ders araç gereçlerinin yanında bir takım da dünya klasikleri olurdu.
Meclis’te önemli bir ağırlıkları vardı. Şimdi onların yerine müteahhitler geldi.
24 Kasım “Öğretmenler Günü”. Bu günü anarken, köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin” sözlerini anımsadım. Ölmeden önceki son sözleriydi.
Ceyhun Atıf Kansu bu sözler üzerine “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirini yazdı. İşte bu şiirden bir bölüm:

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
...
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
...
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Öğretmen işte bu. Bütün öğretmenlerin “Öğretmenler Günü” kutlu olsun!