22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Önümüzü görmek

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Öncü, önde giden gibi algılanır. Türkçemizdeki Öncü kavramı gibi Batı dillerindeki İngilizce Vanguard, Almanca Vorhut ve Fransızca Avantgarde kavramlarının kökü de askerliktedir. Zaten strateji alanındaki kavramların çoğu askerlik kökenlidir.

ÖNCÜ
Siyasette öncü, bir sınıfın, bir halkın örgütlü aydın kesimidir. Sınıfın ileri kesimleri de denebilir. Burdaki ileri, öncelikle ileriyi görendir, ileriyi görebilmek için örgütlü ortak akla sahip olandır ve eylemde de halka örnek olabilecek ileri pratiğe girendir. Örneğin Namık Kemallerin kurduğu Vatan cemiyetlerinde Talat Paşaların İttihat ve Terakki cemiyetlerinde örgütlenen ve hürriyet mücadelesi verenler, bizim 19. Yüzyıldaki ve 20. Yüzyıl başındaki öncülerimizdir. Mustafa Kemal Paşa’nın Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nde örgütlenenler, Kuvvai Milliye’ye katılanlar, bizim İstiklal Savaşımızdaki ve Cumhuriyetin kuruluşundaki öncülerimizdir.

ÖNCÜLER YENİDEN TARİH SAHNESİNDE
Öncü tanımını niçin hatırlatıyoruz. Çünkü öncülerin yeniden tarih sahnesine çıkacağı bir döneme girdik.
Pazarda biber ve soğan kaç liraya? Bu soruya pazara giden veya pazara gidenlerden bilgi alan herkes yanıt verebiliyor.
‘Patlıcan ve domatesi yarın kaça alacağız’ sorusuna ise yarınları görenler yanıt verebiliyor. Ancak Türkiye’nin önünde soğan ve sarımsak fiyatlarından daha önemli olaylar var. Örneğin ABD 6. Filosu, Doğu Akdeniz’de Türk Donanmasıyla savaş senaryoları oynuyor. ABD ve İsrail tatbikatları birbirini izliyor. Acaba bu tatbikatlar, seçmenin oylarını ne ölçülerde etkiliyor? Anketlerde bu sorunun yanıtını bulabiliyor muyuz? Bugün bulamıyoruz ama hayat öğretecektir.
Şu fabrika iflaslarını seyrederek, ekmek teknelerinin yıkılışına aval aval bakarak nice yaşayabiliriz? Bu sorunun yanıtı da manavın etiketinde değil, fakat öncünün göz mesafesindedir.

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR
Türkiye nereye gidiyor: Önümüzdeki soru budur. Ama daha önemlisi, bu soruya Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti olarak vereceğimiz yanıtı bilmek ve gereğini yapmaktır. Bilmek yetmiyor. Bildiğimizi gösteren eyleme yapmak deniyor. İşte öncülerin rolü burada başlıyor. Bir toplum, evvelâ öncüleriyle görür. Bu açıdan öncü, bir toplumun gözleri gibidir.
Görmek, bir eylemin başlangıcıdır. Önümüzde bir çukur var, gözlerimizden bilgi alan beynimiz, bize ‘üzerinden atla’ der ya da ‘çevresinden dolaş’ ya da ‘çukuru doldur’.

ÖNÜMÜZE BAKALIM
Önümüze bakalım: Borç batağı ağırlaşıyor.
ABD’nin merkezinde bulunduğu Atlantik sistemi, bize borç batağında boğulmayı vaat ediyor. Bakın burada patlıcan ve soğanın adı bile geçmiyor. Ama patlıcan ve soğanın kendisi, borç batağının içindedir.
Başımızı biraz daha kaldırarak önümüze bakalım. Hem içimize ve hem de çevremize bakalım. Denizde, karada ve havada, hangi alâmetler gözüküyor: Yine ABD merkezli Atlantik sisteminin dayatmaları, kışkırtmaları, tatbikatları ve iç cephedeki tehditleriyle cephe cepheye gelmiş bulunuyoruz.
Bu koşullarda artık gözlerimizi manav etiketlerinden kaldıralım, Akdeniz ve Karadeniz’in ufuklarına çevirelim.

NE YAPMALI
Ufuklara bakıyoruz: Yumuşak bir hava, sakin bir ortam gözükmüyor. Türkiye, çalkantılı bir döneme girmektedir, fırtınalar ufuktadır. Bu gerçekleri birbirimizden gizleyerek bir çözüm bulamayız.
Önce neler olmayacağını saptayalım:
Türkiye borç batağında boğulmayacaktır! Çözüm var!
Türkiye, kesinlikle parçalanmayacaktır! Çözüm var!
Neler olacağını da saptayalım:
Türkiye, Üretim Devrimiyle ve Vatan Bütünlüğü için kararlı mücadeleyle çıkacağı bir sürece girmiştir. Büyük Çözüm, Büyük Karar, Türkiye’nin gündemindedir. Tarih yapacağımız bir dönem var önümüzde.
31 Mart günü çöp toplamak, kaldırım yapmak için oy vermeyeceğiz.
Ufuklara bakarak sandığa gideceğimiz bir seçimdir bu.
Yarına yönelik bir adım atmak, yarına bir hazırlık yapmak, öncünün sorumluluğu ve görevidir. Halk, öncüye bakarak başını kaldıracak ve yarınları düşünecektir.

GÖZ MUAYENESİ
Türkiye’nin ateşle imtihan edileceği bir zaman var önümüzde.
Bu sınav, evvelâ öncülerin sınavıdır.
Sonra halkın sınavıdır.
Seçimlerde siyasal partiler sınavdan geçiyor, doğru.
Ama yalnız siyasal partiler değil, öncüler ve seçmen de sınavdan geçiyor.
Bir tür göz muayenesidir seçimler.

YARIN ÇOK GEÇ OLMASIN
Önümüzü görebiliyor muyuz?
Sandıktaki oy, görme ufkumuzu belgeleyecek.
Peki göremezsek ne olur?
Bugün göremezsek, yarın görürüz.
Yarın göremezsek, öbür gün görürüz.
Çünkü gerçekler üzerimize üzerimize geliyor ve biz göremesek de, kendisini gösterecek.
Mesele, geç kalmamaktır.
Yarın, çok geç olmasın!