Ortalık karışacak! Ak Parti 2.şoku yaşayacak!
Yaz mevsiminin en büyük işaretlerinden birisi de cırcır böcekleridir. Hava ısınınca onların şarkıları başlar ve bu güzel melodiler hava soğuyana kadar devam eder. Türk siyaseti ve iktisadına baktığımızda da cırcır böceklerinin büyük bir gürültü ile öttüğünü, koro halinde ekonominin dipten döndüğünü söylediklerini görüyoruz. Peki cırcır böcekleri neden ötüyor?
İktisadi iklimi ısıtan ve yaz havası estiren gelişmelerin ilki, büyük merkez bankalarının, başta Amerikan Merkez Bankası FED olmak üzere, faiz artırım söylemlerini değiştirmeleridir.
Bu bankalar bırakın artırımı, şimdi indirime gidileceği konusunda görüş bildiriyorlar. 2018’e kaç artırım olacak diye girmişken, bittiğinde indirim ne kadar olur tartışmaları yapılmaya başlanmıştı. Tabi ki bu eğilim Amerikan dolarının yerel paralar karşısında değer kaybetmesine yol açtı…
İkinci etken ise, G20 toplantısı sonrası, ABD ve Çin arasındaki Ticaret Savaşları için çözüm müzakerelerinin devam kararı oldu. Zira Çin başkanı Xi ve Amerikan başkanı Trump, birbirlerine ek vergi getirmeme konusunda anlaşma yapınca piyasalar rahat bir nefes aldı.
İklimi cennete çeviren üçüncü gelişme ise Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nin S400 gerilimini atlatmak için güzel bir başlangıç yapmaları oldu ki bu gelişme de kuru gevşetti…
Şimdi gelelim esas meseleye. Soru şu: Türkiye'nin yapısal durumuna göz attığımızda cırcır böceklerinin söylediği gibi yaz devam edecek mi?
Ben bu noktada tam bir karıncayım. Şimdiden hazırlık yapmamız gerek, çünkü önümüzde çok büyük sıkıntıların olduğunu düşünüyorum. Tek tek açıklayayım:
Sanayideki olumsuz durum hala devam ediyor. Bunu Pazartesi günü açıklanan İstanbul Sanayi Odası PMI endeksine baktığımızda rahatça görebiliyoruz. PMI endeksleri üreticilerin mevcut durumları ve gelecekle ilgili beklentilerini açıklayan anketler. 50 üzerindeki rakamlar iktisadi durumdaki iyimserliği, altındaki değerler ise sıkıntıları ifade ediyor.
İşte tam bu noktada Türkiye üretiminde önemli bir yeri olan İstanbul’da Mayıs’ta 47,1 olarak ölçülen ‘İSO İstanbul İmalat PMI’ rakamı Haziran’da 46,5’e geriledi ve İstanbul imalat sektörünün faaliyet koşullarında yavaşlamaya işaret etti.
Türk ekonomi modelinin üç sac ayağı denilen, Otomotiv, Konut ve Tekstil’e baktığımızda da durumun iç açıcı olmadığını görüyoruz.
Otomobil ve hafif ticari araç satışlarına baktığımızda bu yılın Ocak-Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %49.57 azaldığını görüyoruz. Satış rakamı 152 bin civarında…
Yine TÜİK tarafından açıklanan konut satış rakamları ise Mayıs ayında %31.3’lük bir düşüşü gösteriyor ki rakam 82 bin.
Tekstile baktığımızda da şehirlerden Anadolu'ya kaçan bir üretim yapısı ile karşılaşıyoruz. Tekstil üreticileri artan maliyetlerle mücadele edemedikleri için Anadolu şehirlerine gidiyorlar. Asya ülkeleri maliyet avantajları ile Türk üreticileri oldukça zorluyor…
Ayrıca dış ticaret rakamları bir başarı olarak sunulsa da bu rakamların da pek hayra alamet olduğu söylenemez. Rakamlarda karşımıza çıkan %19.3’lük bir ithalat düşüşü kesinlikle bir zafer değil.
Zira ithalat, dün üretemediğimiz malları bugün Türkiye'de ürettiğimiz için düşmüyor. İmalat sanayinin hammadde ve yarı mamül ithalatını kesmesinden dolayı düşüyor. Yani sanayimiz felç olduğu için ithalat geriliyor.
Önümüzdeki kışı çok sert yapacak bir etki de, bir bitiş göstergesi olarak en son 1955 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi ödemelerinde kaynak sağlamak için kullanılan Merkez Bankası yedek akçelerinin kullanılmasıdır.
Bütçe açığı, 2016’da 29,2 milyar, 2017’de 47,4 milyar, 2018’de 72,6 milyar olmuş, 2019’da ise 80 milyar civarında olması bekleniyor. Bu devasa boşluğu kapatmak için Merkez’in 46 milyarlık yedek akçesi ve 50 milyarlık kârı kullanılacak. Bu 96 milyarlık pansumanın ise yan etkileri olacak…
Bu yan etki ise iktisatta enflasyon dediğimiz gelişme. Çünkü likidite dediğimiz parayı artırdığınızda mal ve hizmet miktarı da artmaz ise doğal olarak enflasyon oluşur. Bu hesaba yaz sonu azalacak tarımsal üretimi ve bağlı olarak artacak gıda fiyatlarını eklemedim bile…
İşte bütün bu verilere dayanarak söyleyebiliriz ki, sonbahardan sonra enflasyon tekrar kafasını yukarı kaldıracak. Bunun üstüne bir de 120 milyar dolarlık kısa vadeli borcun etkisi hissedildiğinde haliyle faiz ve kur da tekrar yukarı yönelecek.
2018'deki enflasyon, kur ve faiz hareketleri AK Parti'ye büyükşehirlerin kaybedilmesi olarak dönmüştü. 2019/2020 kışındaki enflasyon ise AK Parti'nin Anadolu'daki oy deposu olan şehirleri kaybetmesini doğuracak. Bahar aylarına geldiğimizde ağırlaşacak ekonomik tablo nedeni ile kuvvetle muhtemel bir başkanlık seçimi ya da Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin tekrar referanduma götürülmesi ile karşı karşıya kalacağız.
AK Parti yapısal reformlardan uzak kaldığı sürece, sorunları çözecek iradeyi ortaya koymadıkça bu ikinci şoktan kurtulamayacak. Sıkıntılı konu ise AK Parti yönetimlerinin ekonomi politikasında yaptıkları yanlışın bedelini, hane halkları ve üreticiler olarak bizler çekeceğiz…