23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Putin Emmerson Mnangagwa’ya ne mesaj verdi?

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki 5 Mart Moskova zirvesi ve anlaşması tarihi bir dönemeçti. Her iki lider, Türkiye ile Rusya’yı savaştırmak için çırpınan borazancıların seslerini bir güzel kıstılar. Aklıselim galip geldi. Çünkü tarihi tecrübe gösteriyor ki, iki ülkenin savaştığı dönemlerde iki ülke de kaybediyor. İki ülkenin işbirliği yaptığı dönemlerde ise (Millî Mücadele dönemi ve günümüz) iki ülke de gelişiyor, kazanıyor. Türkiye-Rusya çatışması yalnızca ABD ve dostlarını sevindirecek bir gelişmeydi, olmadı.

KAZANÇLARIN KAZANCI

M4, M5, Serakib, gözlem noktalarının konumu, HTŞ vb. konular halen tartışılıyor. Kim ne kazandı, ne kaybetti... Aslına bakarsanız bunların hepsi ayrıntı. Moskova anlaşmasının tarihi yönü, iki ülkenin birbirini kazanmasıydı. Kazançların kazancı işte budur.

Türk-Rus ilişkilerinin doğası mı acaba? Yine savaşın eşiğindeyken birbirlerine mecbur olduklarını keşfettiler. 1916’da savaşıyorduk, 1917’de silah ve kader arkadaşı olduk. 2015’te Rus uçağı düşürdük, 2016’da barışıp 2017’de Astana’da ortak olduk. 28 Şubat 2020’de gerilim zirvedeyken, 6 gün sonra, 5 Mart 2020’de işbirliği iradesi zirveye çıktı.

Şüphesiz iki ülkenin birbirini kazanma yönünde gayret sarf etmesinin bazı nesnel nedenleri var. Her iki ülkenin birbiriyle kurduğu ekonomik ilişkiler ve güvenlik ihtiyaçları bu kazanma çabasını “mecbur” kılıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova dönüşünde uçakta yaptığı açıklamalarda Rusya ile ilişkilerimizin “Başka hiçbir şeye benzemediğini” ifade etti. Doğalgaz, Türk Akımı, turizm, nükleer enerji, savunma sanayii, ticaret hacmi gibi konulara dikkat çekti. Dahası Rusya ile “üçüncü ülkelerde işbirliği (Libya, Suriye)” aşamasında olduğumuzu da belirtti. Benzer ifadeler Rusya tarafından da kullanıldı.

YUMURTA KÜFESİNİ SIRTLAYANLAR VE SORUMSUZLAR

Özetle, iki ülke birbirine mecbur. Bu mecburiyete karşın, iç cepheden kimi sorumsuzlar Erdoğan sanki diplomatik bir görüşmeye değil de Rusya üzerine sefere çıkıyormuş gibi bir baskı yarattılar. İlginç bir şekilde “Rusya’dan hesap sorulması” söyleminde MHP, CHP, İyi Parti ve Gelecek Partisi buluştu. Hükümet yanlısı basında görüşmenin yapılacağı gün mehter havası varken, muhalif konumdaki Sözcü de onlardan geri kalır durumda değildi: Erdoğan gitmeli ve Putin’den şehitlerimizin hesabını sormalıydı. Atmosfer öyleydi ki, sanki iki devlet başkanı görüşmüyor da liseli çocuklar okul çıkışında kavga için sözleşiyordu.

Sorumsuzluk böyle bir şeydir. Sorumsuz olduğunuz zaman ülkeye maliyetini ve başarı ihtimalini hesaplamadan Şam’ı, Halep’i, Lazkiye’ye fethetmeyi önerebilirsiniz. Ya da Putin’in yakasına yapışma önerisini manşetlerinize taşıyabilirsiniz. Nasıl olsa yumurta küfesi sizin sırtınızda değil. Küfe devrilmiş, yumurtalar kırılmış ne gam. Küfe devrilince, yumurtaların hesabı yine küfeyi sırtında taşıyandan sorulacaktır. Vatan Partisi Cumhurbaşkanını İdlib’de “tuzağa çekildiği” konusunda uyarırken, aslında küfeyi omuzluyordu. Yumurta küfesi devrilmemeli yani Türkiye, ABD tehditlerine karşı müttefikleri olan Rusya, İran ve Suriye ile savaşa sürüklenmemeliydi.

Siz anlaşma metniyle ve ülkenin kazanımlarıyla ilgilenirsiniz ama sorumsuzun derdi başkadır. Bu kez “Putin Erdoğan’ı II. Katerina heykeli önünde ağırladı” tantanası koptu. Neymiş, Katerina 11 kez Osmanlı’yı yenen bir Çariçe’ymiş. Keza Putin ve Erdoğan görüşürken Rus askerlerinin Balkanlarda ilerleyişini anlatan bir başka heykel de arkalarında görünüyormuş. Böylece Putin, Erdoğan’a ağır mesajlar vermiş oluyormuş.

Putin Emmerson Mnangagwa’ya ne mesaj verdi? - Resim: 1

AMERİKANCILIK VE ŞİZOFRENİ

Hâlbuki tarihte Osmanlı’yı 11 kez yenen bir Çariçe bulunmamaktadır. Üstelik Katerina heykeli de Balkanlar heykeli de onlarca yıldır Kremlin’de hep aynı salonda ve aynı yerde duruyor. Bizdeki Atatürk portreleri gibi. Sırf muhalefet olsun diye tarih dışı komplolara sarılmak neyle açıklanabilir peki? Muharrem İnce’nin söylediği gibi şizofreni olabilir mi? Saf olanlar için bu söylenebilir belki. Ama bu komploları asıl köpürtenlerin amacı belli: Türk-Rus düşmanlığı yaratmak. Yani halis muhlis Amerikancılık. Ama dostluk ihtiyacının nesnelliği ile kıyaslanınca beyhude bir çaba olarak kalmaya mahkûm.

Zimbabve Devlet Başkanı Emmerson Mnangagwa da Putin tarafından diğer bütün liderler aynı heykelin önünde ağırlanmıştır. Hatta Putin, Rus ilkokul talebelerini bile aynı salonda ağırlıyor. İnsan bu şizofrenik muhalefete bakınca düşünmeden edemiyor: Putin, Emmerson Mnangagwa’ya ne mesaj vermiş olabilir acaba?

Putin Emmerson Mnangagwa’ya ne mesaj verdi? - Resim: 2