21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rebap'ı keşfetti, Tuva'ya uzandı

Türkmenoğlu, Mâi adlı albümüyle, tarihin derinliklerinden çıkardığı sesleri geleceğe taşıdı. ‘Etnomüzikoloji çalışmalarımı Tuva’nın yanında başka yerler de katarak genişletmek istiyorum…’

Rebap'ı keşfetti, Tuva'ya uzandı
A+ A-
ALİ ULUSOY

Keman Sanatçısı Ceren Türkmenoğlu’nun Mâi adlı albümü, dijital platformlarda yerini aldı. Klasik müzik hayatının yanına geleneksel Türk müziği çalışmalarını ekleyen sanatçının çıkardığı albüm, sıra dışı bir çizgi sergiliyor.

Ceren Türkmenoğlu, küçük yaşta konservatuvar eğitimine başlamış bir klasik müzik sanatçısı. Ne var ki klasik müzik yaşamının yanı sıra, örneği nadir görülen bir şekilde geleneksel müziklere de el atmış. Orta Asya enstrümanları üzerine araştırmalar yapan Türkmenoğlu ile yüksek lisans için gittiği Amerika’dan Tuva Cumhuriyeti’ne uzanan serüvenini konuştuk:Rebap'ı keşfetti, Tuva'ya uzandı - Resim: 1

‘TÜM ENSTRUMANLAR VE VOKAL BANA AİT’

Mâi albümünüz için tebrikler. Nasıl çıktı bu albüm?

Mâi parçasını ben geçen yıl, pandeminin ilk aylarında bestelemiştim. O sırada bir albüm yapma düşüncesi aklımda yoktu açıkçası. Zaten pandemi sebebiyle konserler olmuyordu, bir araya gelemiyorduk, hiçbir şey yapamıyorduk. Ses mühendisliğiyle de ilgilendiğim için evde kendime güzel kayıt alabileceğim küçük bir stüdyo kurdum. Orada kendi kendime kayıtlar yapmaya başladım. Bu parçayı birkaç parça daha takip etti ve ardından bunları bir albümde toplama düşüncesi ortaya çıktı. İlk olarak da Mâi parçasıyla başladığı için bu serüven, albüme onun ismini verdim.

Albümdeki “Sabah” isimli parçada bir vokal duyuyoruz. Bu vokal de size mi ait?

Evet vokal de bana ait. Kendi bestem olan parçaları, kısıtlamalar döneminde yapmıştım. Dolayısıyla bestelerimdeki tüm enstrumanları, kanal kayıtlar alarak kendim çaldım ve birleştirdim. “Sabah”taki vokali de ben yaptım... Aslında biraz da “pandemi insana neler yaptırıyor” hikayesi.

Çaldığınız kaç enstrüman var?

Keman zaten asıl enstrumanım. Viyola da çalıyorum. Piyano ilk müziğe başladığım enstrumandı ama üzerine çok eğilmedim. Rebap çalıyorum. Rebap bir Türk çalgısı. Geleneksel çalgılarımızdan biri. Tasavvuf müziğinde yeri olan, bugün biraz unutulmuş bir çalgı ancak kökleri dokuzuncu yüzyıla kadar dayanan çok eski bir çalgı. Hatta pek çok müzikologa göre yaylı çalgıların atası olarak kabul ediliyor. Bunun dışında ağız kopuzu çalıyorum, Orta Asya kökenli bir çalgı. Bendir ve çeşitli vurmalılar da çalıyorum. Biraz da gitar çalıyorum.

Müziğe halanızın hediye ettiği bir kemanla başladığınızı söylemiştiniz. İlk müzik deneyiminiz nasıl oldu?

Bizim evde hep müzik vardı. Babam klasik müzik seven birisidir. Halam da müzisyen olduğu için küçük yaşta bana da vermeye çalıştılar. 5 yaşımda bale dersleri almaya başladım. Bu sayede müziği hep duydum bir şekilde. Halam da yurtdışında yaşıyordu ve yazları geldiğinde keman çalışını duyar, mest olurdum. Çok heyecanlanırdım. Çok istedim ve sonunda bana bir keman getirdi. Onunla yavaş yavaş başladım. Dersler de alıyordum ve okuma yazmaya başlamadan önce nota okumayı öğrendim. Hep duyup gördüğüm için de içimde bir tutkuya da dönüştü. 10 yaşında konservatuvara girerek de zaten çok erken yaşta bir seçim yapmış oluyorsunuz. Sonrasında da kemanı hep severek devam ettim.

‘REBAP İLE AMERİKA’DA TANIŞTIM’

Klasik müzik eğitimi aldınız. Bizde klasik müzikte alınan eğitimin dışına çıkmak pek yoktur. Siz mezun olduktan sonra operaya girmişsiniz. Peki geleneksel enstrumanlara yönelişiniz nasıl oldu?

Tabi bizim konservatuvarda Türk müziğine dair bir şey yoktu. Hacettepe’de zaten Türk müziği bölümü de yoktu. 10 yıllık eğitimimin bir parçası olmadı ne yazık ki Türk müziği. Dışarıdan ne duyuyorsak, kulağımızda biriken kadarıyla biliyorduk doğal olarak. Ardından zaten çalışma hayatı başladı. Fakat zaman içinde Türk müziğine ilgim oluşmaya başladı. Sadece müzik değil, kültürü oluşturan, geleneksel her şeye karşı ilgim artmaya başladı. Açıkçası bunu kendi adıma keşfetme fırsatını da Amerika’ya gidince yakaladım. Çünkü sanıyorum orada özgür bir ortamın içinde buldum kendimi ve bunun da etkisi oldu. Benim yaptığım şeyleri yargılayacak bir câmia içinde değildim ve dolayısıyla Türk müziği çaldığım zaman, farklı şeyleri denediğim zaman, öğrenmeye çalıştığım zaman, aksine bu merakımda beni çok destekleyen ve yol gösteren insanlar oldu. Hatta rebapla da ilk defa orada bir hocam sayesinde tanıştım. Bana Türk müziğini kemanla değil de geleneksel bir çalgıda öğrenmemin daha iyi olacağını söyledi. Çünkü kemana karşı bu zamana kadar oluşturduğunuz bir yaklaşım var. Küçüklükten beri iyi oturmuş bir tekniğiniz var. Farklı tarzda bir müzik çalmak için bunu biraz kırmak gerekiyor. Bu da farkı bir enstrumanda tabi daha kolay oluyor, tını olarak da daha yakın oluyor. Böyle başladı. Boston’da iken Türk müziği çalan çok değerli müzisyenlerle de tanışma fırsatım oldu. Onlarla birlikte konserler verme, projeler üretme fırsatım oldu. Bazı proje ödülleri aldım vs.

‘ARAŞTIRDIKÇA KEŞFETTİM’

Tuva Cumhuriyeti’ne olan ziyaretiniz ve araştırmanız nasıl ortaya çıktı? Neden Tuva? Siz mi seçtiniz yoksa burs aldığınız kurum mu yönlendirdi?

Rebapla tanıştıktan sonra, kökenini araştırmaya giriştim. Hem Mevlevilikle ilgili, hem Orta Asya’yla ilgili bağlantılarını araştırdıkça yeni şeyler karşıma çıkmaya başladı. Orta Asya’da rebapla benzer formlarda, aynı aileden olan enstrumanları araştırırken karşıma Tuva Cumhuriyeti çıktı. Onların da benzer bir enstrumanları var. Tuva’ların müziğini dinlemeye, keşfetmeye başladım. “Kesinlikle buraya gitmeliyim” dedim kendi kendime. Daha sonra bir seyahat bursuna denk geldim ve başvurdum. Araştırma yapmak isteyen kadınlara verilen bir burs. Kabul edildim ve bu sayede bu seyahati gerçekleştirdim.

Tuva’daki “höömey” adındaki vokal tekniği, “overtone singing” olarak bilinen doğuşkan ses tekniği mi oluyor?

Evet öyle ama sadece onunla sınırlı değil. Höömey dedikleri, gırtlaktan söyleme olarak geçiyor bizde. Hem doğuşkan sesleri çıkartan teknikleri var, hem de kalın pedal sesleri çıkartan farklı teknikleri var. Zaten Tuva müziği daha çok bununla biliniyor. Benim de amacım çok bilinmeyen yaylı çalgılar üzerine araştırma yapmaktı.

Yeni projeler var mı görünürde?

Beste yapmayı sürdürmek istiyorum. Konservatuvarda biliyorsun, besteyi kompozisyon bölümündekiler yapar, keman bölümündekiler keman çalar vs. Keskin ayrımları var. Dolayısıyla benim için beste yapmak yeni bir şey ve devam etmek istiyorum. Üzerinde çalıştığım bazı parçalar var. Yeni bir albüm çıkarmak istiyorum. Bunun yanı sıra etnomüzikoloji çalışmalarımı Tuva’nın yanında başka yerler de katarak genişletmek istiyorum.

Son Dakika Haberleri rebap tuva ceren türkmenoğlu