22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ruhsuzlar gürûhunun intiharı!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Bu köşede kimi konulardaki sosyolojik analizlerin ardından aynı soruyu sıklıkla sorduk; “Bu millet hangi ara bu hale geldi?..”
Peki, neler mi sorduruyor herkesin aklındaki bu soruyu?.. Hangisini sayalım ki; tarikat yurtlarındaki toplu tecavüz vakalarını mı, töre cinayetlerini mi, sokaklara taşan “Bonzai” rezaletini mi, kadınlara yönelik vahşete varan cinayetleri mi yoksa öfke kontrolünü yitirmiş kitlelerin lince varan vahim saldırılarını mı?..
Toplumu çok şaşırtan ve kitleleri isyan ettiren vakalar ne yazık ki çok ve de bitmiyor bu ülkede... Ve ne yazık ki bu ülkede küçücük çocukların yanında anne-babaları katlediliyor, acımasız cinayetler, boşanma, uyuşturucu ve mafya vakalarındaki inanılmaz artışlar kitlelerin gelecek kaygısını derinden yaralamaya devam ediyor...
Sanmayın ki, toplumsal öfke ve bireysel saldırganlık yalnızca asayiş olaylarında dışa vuruyor...
Teknoloji nedeniyle herkesin elinde dolaşan başka bir tehlikeli mecra var ki, “bu millet hangi ara bu hale geldi” sorusunu kitlesel açıdan da sorgulatmaya devam ediyor...

SOSYAL MEDYA TERÖRİZMİ

İşte kimilerinin oyun alanı, kimilerinin deşarj hattı, kimilerinin de haber kanalı gibi kullandığı sosyal medyayanın çoğu kez ahlaksızca kullandığı internettir bu mecra...
Kimi ararsanız var bu mecrada; zekasıyla düşündürenden tutun da ahlaksızlığını sahte hesapların ardına gizleyerek kuduz köpekler gibi salya saçan ruh hastaları ve de öfkesini çamur gibi çevreye sıçratmaktan çekinmeyen bunalımlı haysiyet cellatları...
Ne yazık ki topluma ayna tutan, kitleleri hiç bilinmeyenlerle ilgili de haberdar eden sosyal medya mecraları; tetikçiliği ve ahlaksızlığı meslek edinen, cehaletini öfkesiyle dışa vuranların aynı zamanda insanlıktan da çıktıkları “atış serbest” poligonundan başka birşey de değil!..
Neden mi dikkat çektik sosyal medyayı bataklık olarak kullanan ürkütücü zavallılığa?.. Neden mi önemlidir, yazının başından itibaren sıralanan yaşamsal uyarılar?..
Filmlerdeki göz aşinalığı dışında tanımam etmem; babası gibi oyuncu olan Cem Korkmaz adında bir genç ne yazık ki intihar etmiş... “Recep İvedik” filmlerinde de oynamış bu delikanlı...
Ve işte sosyal medyayı alçaklığın arenasına dönüştüren soysuzlar bu vahim olayla ilgili de kinlerini kusmaktan geri durmamışlar...
Genç yaşta intihar eden gençle ilgili sosyal medyadaki haberlerin ya da başsağlığı dileklerinin altına yazılan insanlıktan çıkmış satırlar, işte yazının başındaki “bu millet hangi ara bu hale geldi” sorusunu bir kez daha aklımıza getirdi..
O halde ölenlerin ardından bile çirkefleşenlere ayna da tutan soruyu yenilemek lazım;
Ahlaksızlıklarını, hem de ölülerin ardından kusmaktan çekinmeyen klavye korkağı yaratıklar bu soylu milletin içinden nasıl çıktılar, nasıl barınabiliyorlar acaba?.. İnsanlıklarını hiç sorgulamıyorlar mı onlar?..
Uzmanlar, son günlerde doktorlar ve sanatçılar arasında artan intiharların yanısıra, sosyal medyada karakter açısından ve ahlaken intihar edenleri de araştırmalı bence!.. Çünkü toplumda salgın gibi büyüyen sarsıcı yozlaşmaya da çok çarpıcı biçimde ayna tutuyor internet...

AÇILIŞ KAPANIŞ KAN!..

Yaşamın her alanında, kimi olayların tam da başladıkları noktaya geri dönmesi nasıl bir paradokstur acaba?..
Söyler misiniz, yaşamın içinde bazı şeyler neden acaba, katilin cinayet mahaline dönmesine benzer ki?.. Neden?..
Hakkari’nin Şemdinli ilçesinden dün de 8 şehit haberinin gelmesi bunları da düşündürdü işte!..
Ne yazık ki herkesin terör olayları nedeniyle tanıdığı Şemdinli, 15 Ağustos 1984’te PKK’nın hedef seçtiği ve bir grup militanla saldırdığı ilçelerden biriydi...
Oranın yanı sıra Eruh’a da saldırı yapılmış, örgütün bir başka ilçeye yönelik eylem planı ise uygulanamamıştı...
1984’teki ilk saldırıdan bir gün sonra oraya giden genç bir gazeteciydim... Askeri yetkililerin, PKK’lılar için söylediği “bir avuç şaki” sözünü ilk kez orada duymuş, ancak ilçede gördüğüm şiddet izleri terör sorununun bitmeyeceğini anlatmaya yetmişti...
Tam 33 yıldır şiddet yükseliyor Hakkari’nin Şemdinli ilçesinden... Çünkü tam da Irak sınırının sıfır noktasında bulunan ilçeden yapılan sızmalar 33 yıldır ne yazık ki önlenemiyor!
Sarp yapısıyla orası PKK’nın en önemli örgütlenme, üslenme ve saldırı bölgesi olarak şiddeti barındırmaya devam ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, özel hareket birimleri ile yüzlerce korucu aylardır Irak içlerine kadar da girerek Şemdinli’den kaynaklanan sızmaları önlemeye çalışıyor...
Sıklıkla oralardan şehit haberleri gelse de, bölgedeki operasyonlar çok zor koşullarda, aralıksız sürüyor ama sonuç ne yazık ki değişmiyor!..

NE ŞEMDİNLİ'YMİŞ?..

Şemdinli... Şemdinli... Ve dün yine Şemdinli... Ne yazık ki aylardır acı haberlerin bir türlü bitmediği, memleketimizin bir parçası olan Şemdinli!!!
Ne yazık ki güvenlik güçlerinin tüm çabalarına karşın Hakkari ve çevresindeki terör hattı kesilemiyor ve neredeyse her hafta bölgeden ocaklara ateş düşüren şehit haberleri durmuyor... Bu durum toplumdaki kaygıları da artırmaya devam ediyor.
Dünkü 8 şehit haberi de gösteriyor ki, güvenlik güçleri yurt içinde teröre karşı ne yaparlasa yapsınlar, Suriye’den IŞİD ve Irak’tan PKK sızmaları daha uzun süre önlenemeyecek...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün uçakta konuştuğu gazetecilere bir kez daha, “sınır ötesi operasyon yapılabilir” demesi neyi anlatıyor bilmiyorum ama sınırda yoğunlaşan terör belli ki bu ülkenin canını yakmaya devam edecek!..
Evet; PKK’nın eylemlere başladığı 1984 yılından bu yana kan akıtmaya devam eden bir “sınır “hattına yönelik farklı önlem planları üzerinde düşünülmekte geç kalındığı apaçık ortada...
AKP iktidarı, yıllar boyunca ve tüm tahribatlara rağmen şiddeti artıran “açılım” takiyesiyle uğraşacağına, keşke sınırları kan nehirlerine nasıl kapatabiliriz diye düşünebilseydi!..
İşte o zaman, Batı ile birlikte Güneydoğu insanlarını da şiddet yorgunu haline getiren acı olaylar belki önemli ölçüde önlenmiş olur, şehit haberleri de gelmez olurdu.. Haksız mıyız acaba?..