S. Pınar ile A. Jale Aşkı
Ahhh, yurdumun iki güzel unutulmaz sanatçısı; Afife Jale ve Selahattin Pınar! Siz ne büyük aşk yaşamışsınız öyle, anlatmalıyım yaşadıklarınızı okurlarıma...
Selahattin,1902 yılında doğmuşsun. Baban eski Denizli Milletvekili Sadık Beyimiş. Senin hukukçu olmanı isterken, sen Ticaret Mektebi’ni bırakıp müziğe başlamışsın. Adamcağız dövünür dururmuş, oğlum çalgıcı oldu diye. Sonundabir gün tartışmalardan bıkıp, evi terk etmişsin. Kapıdan çıkarken de babana demişsin ki;
“Bir gün gelecek, benim adımla anılacaksınız.”
Afife sen de 1902 doğumluymuşsun. İstanbul Kız Sanayii Nefise Mektebi’nde okuyormuşsun. Ama aklın fikrin hep tiyatrodaymış. Oysa o yıllarda, Müslüman kadınların sahneye çıkması yasakmış. Buna rağmen on altı yaşında Darulbedai’ye başvurmuş ve kabul edilmişsin. Sahnede, Jale adını kullanmaya başlamışsın.Baban Hidayet Bey, seni bu sevdadan vazgeçirmek için çok uğraşmış, ama sen asla vazgeçmemişsin. Sonunda “Benim Afife diye bir kızım yok,o bir fahişe!” deyip seni evden kovmuş.
Selahattin,Kuşdili Çayırı’nda Hafız Burhan konserinde,tambur çalarkenrastlaşmışsınız Afife ile. Nicedir konserlerin en sevilen besteci ve icracılarındanbiriymişsin.O aralar Afife sen de tiyatrodaki ilk Müslüman kadın oyuncu olarak Darulbedai’de sahneye çıkıyormuşsun. Ancak sonrasında bir gün tiyatro zaptiye tarafından basılınca, kapı önüne koyuvermişler seni.
Afife ve Selahattin,yirmi beş yaşlarındayken evlenmişsiniz.Çok mutluymuşsunuz; evde Selahattin besteler yapıp udunu çalarken,sen Afife saatlerce onu dinlermişsin. Ancak tiyatrosuz yaşayamıyormuşsunki! Bu tiyatro hasretini uyuşturucularla gidermeye başlamışsın. Maalesef Suriyeli bir eczacı da seni morfine alıştırmış. Selahattin bir gün senindamarına morfin şırınga ettiğini görmüş. Üstelik morfin için senineczacıyla ilişkiye girdiğini de öğrenmiş.
Zor yıllar
Bu gidişi geri çevirebilmek için çok çırpınmışsınız... Ama olmamış, hatta Selahattin sen de morfin tuzağına düşer gibi olmuşsun. Afife,
Terk et beni, yoksa sen de mahvolacaksın veya bırak ben gideyim,”
diye yalvarıyormuş sana.Sen de sonunda onu terk etmişsin...
Afife, kimsesiz ve beş parasız parklarda yatıp kalkıyor, aşevlerinde karnını doyuruyormuşsun. Bu halde bile her gün Selahattin’in senin ardından yazdığı şarkıları taş plaktan dinleyip gözyaşı döküyormuşsun. Selahattin,sen de bu ayrılık acısını yeniden evlenerek dindirmeyi denemiş, ancak onunla hiç birlikte olamayıp kısa sürede ayrılmışsın.
Ne acıdır ki Afife, sonunda kimsesiz, Balıklı Rum Hastanesi’nde bir deri bir kemik veda etmişsin hayata. Ölümünduyulmamış bile. Mezarın dazamanla kaybolup gitmiş...
Selahattin, Afife’nin ölümünün ardından paralamışsın kendini ve nice hüzünlü besteler yapmışsın. Bir gün müdavimi olduğunTodori Meyhanesine gitmiş, doktorların yasak ettiği ne varsa hepsini ısmarlayıp sofrayı donattırmışsın. Vee rakını yudumlarken,
“Her yıl ölüm yıldönümümde mezarıma bir büyük rakı dökün ha,”
diye vasiyet edip oracıkta son nefesini vermişsin.Mezarlıkta bestelerini çalarak,elli sekiz yıllık ömrünün son yolculuğuna uğurlamışlar seni...
Haydi, ışıklar yoldaşınız olsun Afife ile Selahattin, rastgele size!