Savunma harcamalarımızı yarı yarıya kim düşürdü?
Ülkeyi, ekonomiden-diplomasiye, eğitimden-turizme kadar hemen her alanda açmaza ve çıkmaza sürükleyen iktidar zihniyeti “metal yorgunluğundan” ziyade “mental (zihin) yorgunluğu” yaşıyor. Sıkıştıkça hata yapıyor, kendi içinde çelişkiler yaşıyor, tam bir şaşkınlık ve hatta panik görüntüsü sergiliyor.
Bu kafanın yıllardan beri “kalesi” gibi gördüğü İstanbul ve Ankara’da “Hayır” çıkan referandumu takiben başlayan panik, İstanbul Belediye Başkanı’nın istifası ile iyice açığa çıktı. Dün Düzce Belediye Başkanı’nın istifasının ardından, daha başka belediyelerde de benzer gelişmeler bekleniyor.
Ekonomideki şaşkınlık, kafa karışıklığı, bilinçsizlik ve yetersizlikleri de üst üste hata yapılmasına ve her zamanki gibi “yanılmalarına” yol açıyor.
Son olarak eşi benzeri görülmemiş yüzde 40 oranındaki MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) artışlarının yarattığı büyük toplumsal tepki karşısında yine bocalamaya başladılar.
Referandumda har vurup harman savurdukları, keyfi vergi indirimleri, fonlar, aflar ve israf boyutundaki siyasi amaçlı harcamalarla büyük açık veren bütçenin dengesini, yine-yeniden vatandaşlara, gazozdan-otomobile kadar her şeye, keyfi ve ağır vergiler salarak tutturmaya çalışıyorlar.
Üstelik de bunun, milletin en fedakâr ve hassas olduğu bir konuda, “savunma harcamalarını” karşılamak için yapıldığını söyleyerek, akıllarınca insanların tepkisini önlemeye çalışıyorlar ne yazık ki.
Hâlbuki Türkiye’nin son 50 yıldaki askeri harcamalarının (savunma yükü) milli gelire oranı ortalama yüzde 3.5 dolayında gerçekleşmiş. 1988-2002 yılları arasında yüzde 3.9 olan bu oran, bu iktidar döneminde 2002-2016 yılları arasında yüzde 2.6’ya inmiş. 2016 yılında ise, bu oran yüzde 2’ye kadar düşürülmüştür (Bknz. SIPRI 2017).
Yani “savunma harcamalarımız” için yaptıklarını söyledikleri keyfi ve anormal vergi salmalarının bu oranlar karşısında savunulacak bir yanı görülememektedir.
Çünkü AKP iktidarı bilerek ve isteyerek Türkiye’nin savunma yükünü, yani askeri harcamalarını yüzde 3.9’lardan yüzde 2’ye bizzat kendisi indirmiş ve yarı yarıya azaltmıştır.
Bu durumda sormazlar mı “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye?
Türkiye dünyanın en büyük 17-18. ekonomisi olduğu halde, askeri / savunma harcamalarının milli gelire oranı bakımından ancak 46. sırada yer almaktadır.
Bunlar bir yandan TSK’nın, “ne istedilerse verdikleri” hain-kanlı ve ABD iltisaklı cemaat görüntülü FETÖ eliyle çökertilmesine teşne olurlarken, öte yandan, ülkenin askeri-savunma harcamalarını yüzde 2’ye ve dünyada 46ncı sıraya kadar düşürmek suretiyle, Milli savunmamızı bir manada güçsüzleştirmişler.
ŞAŞIRDILAR VE PANİKLEDİLER!
Şimdi ise, hiç utanmadan, yüzleri bile kızarmadan, “savunma harcamalarımız” için vergi salıyoruz demeye getiriyorlar.
Tam bir şaşkınlık ve panik içinde ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Öyle ki Maliye Bakanı 2020 yılında kişi başına milli gelirin 13 bin dolar olacağını OVP ile ilan ediyor. Ama T. Erdoğan ise, 2023 yılında kişi başına düşen gelirin 25 bin dolar olacağını söylüyor.
Şimdi aklı başında ciddi ve objektif hiçbir ekonomist, yatırımcı, uzman, uluslararası bankalar ve / veya derecelendirme kuruluşu, 3 yıl sonra 13 bin dolar olacağı ilan edilen kişi başı milli gelir hedeflemesinin, takip eden sonraki 3 yılda 25 bin dolara çıkacağını ilan etmiş olan iktidar zihniyetine ne denli güvenir ve inanır?
Böyle gayrı ciddi ve çelişkili hedef açıklamalarının ülke ekonomisinin kredibilitesine yararı olabilir mi?
Son olarak MTV’ye yapılan gerçek zam oranı esasında ortalama yüzde 60’ları buluyor. Çünkü Maliye Bakanı vergisiz fiyatı en düşük olan (40 bin TL) otomobiller için yüzde 40 oranını açıkladı.
Hâlbuki Türkiye’de satılan otomobillerin yüzde 80’inin vergisiz fiyatı 40 bin TL’nin üzerindedir. Bu bile ne kadar şaşkın ve ne yaptığını bilemeyen bir yönetim zaafiyetini göstermeye tek başına yeter de artar bile.