Seçim sonuçlarının dili-2: ABD’nin hükümet tayin ettiği dönem arkada kaldı
24 Haziran 2018 seçimi, yeni bir döneme girdiğimizi bir kez daha doğruladı. Washington yönetiminin Ankara hükümetlerini tayin ettiği dönem arkada kalmıştır.
ABD ve İsrail, Tayyip Erdoğan yönetimini devirmek ve CHP merkezli bir iktidar kurmak için her şeyi yaptı:
| CHP yönetimini HDP/PKK ile nerdeyse bütünleştirdi.
| Sahte Solu onların emrine verdi.
| MHP’yi böldü ve İyi Parti’yi piyasaya sürdü.
| Saadet Partisi’ne bile cinsiyet değiştirtti.
| Elindeki ekonomik baskı olanaklarını kullandı.
| Avrupa’daki müttefikleriyle birlikte bütün gücüyle yüklendi. Fakat hedefine ulaşamadı.
ABD KURGUSU TUTMADI
ABD’nin iktidar kurgusu tutmadı. 1 Kasım 2015 Seçimi bir kez daha yaşandı. Türkiye, yeni bir döneme girmişti. Artık ABD’nin hükümet planları geçerli değildi. Tam tersine ABD’ye şu veya bu ölçüde direnenlerin iktidar olduğu bir döneme girilmişti. İsterseniz bu döneme Vatan Savaşı adını verebilirsiniz. Hükümetleri belirleyen ve bundan sonra daha kuvvetli olarak belirleyecek olan, Vatan Savaşıdır.
SICAK PARA BULAN HÜKÜMET OLUYORDU
1980 yılı 12 Eylül darbesinden 2015 yılı 1 Kasım seçimine kadar ülkemiz yönetimlerini esas olarak ABD belirliyordu. Washington’dan onay almak geçerli iktidar formülüydü. Türkiye ekonomisinin çarkı sıcak parayla dönüyordu. Sıcak para musluklarına hükmeden otorite, aynı zamanda iktidar belirleyen otorite idi. Seçim öncesinde şuna bakılıyordu: Kim sıcak para bulur?
| Turgut Özal bulur, öyleyse hükümet olsun.
| Tansu Çiller bulur, DYP’nin başına o gelsin ve başbakanlık koltuğuna otursun.
| Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, ABD’den icazet aldı, öyleyse onlar gelsin.
Hatırlayınız, 1996 yılı sonlarında CIA’nın yan kuruluşu olan Rand Corporation, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını ilan ediyordu. Altı yıl sonra tahta çıkarıldılar.
DÖNÜM NOKTASI
Silivri duvarını yıkmamız, bu dönemin sonunu getirmiştir. O duvar, Vatan Partisi yönetimini ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vatansever komutanlarını etkisiz kılmak için örülmüştü. Türkiye’nin bölünmesi için gerekli olan buydu. Ne var ki, ABD’nin FETÖ Gladyosu marifetiyle uyguladığı tertibi bozmamız, Türkiye’nin önünü açtı. ABD’nin denetlediği hükümetler döneminin sona erdiğini gösteren ilk işaret odur.
Türkiye’nin ABD emperyalizmine asıl isyanı, 24 Temmuz 2015 Harekâtı’yla başlamıştır. Türk Ordusu’nun PKK’yı hendeklere gömmek üzere giriştiği silahlı uygulama, Türkiye’yi ABD’nin denetiminden kurtarma ve özgürleştirme yönündeki güçlü eylemdir. O tarihten sonra artık ülkemizi ABD güdümlü hükümetler yönetemezdi. 1 Kasım 2015 seçiminin sonucunu bu eylem belirledi. AKP iktidarı, 7 Haziran 2015 seçiminde aldığı oyu üç ay içinde 10 puan yükseltti. Görülmemiş bir olaydı. Millet, ABD ve İsrail’in piyonlarını silahla ezecek bir iktidar istiyordu. CHP, bunu anlamadı. Anlayamazdı. Çünkü ABD’nin kurguladığı bir yönetime sahipti.
BAŞARISIZ KALAN İLK ABD DARBESİ
ABD, 15-16 Temmuz 2016 darbesiyle iktidar hamlesini yaptı. İlk kez bir ABD darbesi, Ordu-Millet birlikteliğiyle bozguna uğratılıyordu. Gladyo darbesi artık ABD’nin çaresi değildi. Seçimi kaybeden ABD, darbe girişiminde de bozguna uğramıştı.
YENİDEN SEÇİM YOLU
ABD, İsrail ile birlikte yeniden “parlamenter yola” döndü. 24 Haziran 2018 Seçimi, bir bakıma Türkiye ile ABD arasında olmuştur. Bunu Türkiye’deki olaylara bakarak anlamak istemeyenler, ABD ve Batı Avrupa basınına baksınlar. Fakat yine göremeyeceklerdir. Çünkü gözleri Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla kör edilmiştir.
ABD KAYBETTİ
ABD, kaybetmiştir, gerçek budur. Yeni dönemin daha başındayız. Evet, AKP-MHP yönetiminin ABD ile çeşitli bağlantıları vardır, ayak bağları vardır, sınıfsal ve ideolojik özellikleri ABD’ye karşı kararlı ve tutarlı direnişe elvermiyor. Ancak ABD’nin onları istemediği ortada. Devirmek için yaptığı operasyonlar ve siyasal kurgular da meydanda. Bu gerçekleri saptamaktan korkanlar, AKP ile mücadele edemezler, AKP iktidarına son veremezler. Çünkü mücadele gerçeklere dayanırsa hedefine ulaşır.
ATLANTİK’TEN AVRASYA’YA
Girdiğimiz sürece iyi bakalım: Türkiye, 1945 yılında girdiği Atlantik denetiminden kurtuluyor ve Avrasya’daki yerini alıyor. Bu süreç, bir bağımsızlaşma sürecidir, özgürleşme sürecidir. Türkiye’nin dinamikleri bu süreci belirliyor. Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi yönetmiyor. Türkiye, Tayyip Erdoğan yönetimini önüne katmış sürüklüyor. Bütün dünya bunu görüyor.
Ancak Türkiye, bu dönemden Sürüklenen Hükümetlerle çıkamaz. Dönem, sürece hükmedecek, dirayetli hükümeti arıyor.
ABD’NİN ÖNÜMÜZDEKİ HÜKÜMET FORMÜLÜ
Seçimlerde kaybeden, darbe girişimi bozguna uğrayan, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarına karşı koyamayan ABD, artık Türkiye’yi açıkça kendi askerî güçleriyle tehdit etmektedir. Doğu Akdeniz’deki Noble Dina tatbikatlarında ABD-İsrail-Yunanistan ve Güney Kıbrıs namluları Türkiye’ye dönüktür. ABD’nin bundan sonraki iktidar planındaki başlıca aracın ABD ve İsrail silahlı kuvvetleri olduğu görülüyor.
Türkiye’deki iktidar mücadelesinin sonucunu, hele bu koşullarda Vatan Savaşında alınan mevzi belirleyecektir. ABD silahlı gücü başarıya ulaşırsa, HDP/PKK ve FETÖ ile birlikte hükümet kurma kurguları geçerli olur. Ne var ki imkansız olan budur. Türkiye’nin kalıcı başarısı ise, Vatan Partisi’nin başarısına bağlıdır.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜMÜZDEKİ HÜKÜMET FORMÜLÜ
AKP-MHP ittifakı, ABD planlarına karşı direnişte, Türkiye’nin üretim ekonomisi inşasında, ittifak birikimini değerlendirmede kararsız, yetersiz ve tutarsızdır. Oysa girdiğimiz süreç, bu yetersizlikleri kaldıramaz.
ABD’nin Türkiye’de hükümet tayin ettiği dönem arkada kalmıştır.
Bu süreç, kaçınılmaz olarak bağımsızlıkta, başı dik duruşta daha kararlı ve daha tutarlı hükümetler dönemini de açmaktadır.
Önümüzdeki birkaç yıl Türkiye’nin büyük karar, büyük çözüm dönemidir.
Vatan Partisi’nin zamanı gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin içine girdiği süreç ve önündeki sorunları yenme zorunluluğu, Vatan Partisi’ne sorumluluk ve görev yüklüyor.