Siber savaş
İngiltere’nin eski başbakanlarından Gordon Brown’un yaptığı bir açıklamada “Devletlerin büyük bir güç olabilmek için artık sadece açık denizlere değil aynı zamanda internete de hâkim olması gerekiyor!” sözünden hareket edersek yakın gelecekte çıkabilecek savaşların ateşinin internette ya da daha geniş bir ifadeyle “siber âlemde” başlayacağını söyleyebiliriz. Günümüzde teknolojik aletlere sahip olmak, onları uzaktan kontrol edebilmek büyük kolaylıklar sağlayıp ekonomik anlamda ciddi fırsatlar sunsa da aynı zamanda büyük bir tehdidin ortaya çıktığını da söyleyebiliriz.
Yani teknolojinin gelişmesiyle savaşlar artık tank, tüfek, top gibi silahlar yerine binlerce kilometre öteden, hiç beklemediğiniz bir anda siber saldırılar ile yapılır hale gelebilecektir. Bu saldırıların etkisi, pek çok yurttaşın düşündüğünün aksine, en az klasik bir savaşınki kadar yıkıcı ve öldürücü olacaktır. Bu yüzden siber saldırılara karşı koyacak yüksek donanımlı siber orduların önemi artmıştır. Çünkü kişilerin, kurumların ve devletlerin sanal âlemdeki özel verilerini ele geçirmek suretiyle baskı oluşturulabilmekte, istenildiği gibi yönlendirilebilmekte ya da finans sistemi gibi kaynaklarına zarar verilebilmektedir. Diğer yandan belirli bir düşünce Twitter, Facebook, Youtube ve Telegram gibi sosyal medya siteleri üzerinden yayılarak halk arasında huzursuzluk ve birlik yıkılabilir; sosyal medya üzerinden adeta kitlelerin ruh hallerinin haritasını oluşturan çalışmalar mevcuttur.
Örneğin Tunus’ta başladıktan sonra Mısır, Bahreyn, Ürdün, Yemen ve Libya’ya yönelen ve sonra Suriye’ye sıçrayan ve kısaca “Arap Baharı” olarak adlandırılan kitle hareketleri de sosyal medya üzerinden belirli aralıkta yapılan yoğun kara propagandayla başlamıştır. İnternet sitelerine erişimin engellenmesi, hesapların askıya alınması, farklı farklı hesaplardan sahte haberlerin yayılması ve sonunda tüm ülkenin internet erişiminin kapatılması gibi yöntemler siber savaşta rastlanabilecek yöntemler arasındadır.
Ayrıca bazı siyasi veya silahlı grupların Facebook gibi mecralarda çok sayıda sayfa oluşturarak belli kişileri yücelttiği veya belirli fikir ve ideolojileri teşvik ederek toplumları etkiledikleri bilinmektedir. Mesela bazı siyasi yapılar, rakip olarak gördükleri siyasi partiler ya da liderler hakkında sahte belgeler, montajlanmış fotoğraflar kullanarak geniş toplum kesimlerini yanıltmaya ve kamuoyunu etkilemeye uğraşmaktadır.
Örneğin Arap Baharı öncesi sosyal medyada toplumu etkileyecek makaleler, çalışmalar, yayınlar, sahte resimler, belgeler ve iftiralar içeren yayınlar yayılmış, toplumlar etkilenmiştir.
Zaman zaman sosyal medya üzerinden başlatılan ve İran halkını duygusal ve psikolojik olarak etkileyen mezhepsel provokasyon yayınlarının amacının da iç kargaşa çıkararak insanların devlete karşı bağlılığını sarsmak olduğu söylenebilir.
Bu saldırıların ilk uygulamalarına bakıldığında gerçekleştirilen yeni siber saldırıların giderek daha komplike hale geldiği ortaya çıkmaktadır. Hackerların kolaylıkla elde ettiği hesaplardan ve günümüzde daha karmaşık hale gelmesine karşın domain sağlayan sistemler üzerinden yapılan saldırılar durumu daha da karmaşık hale getirmiştir.
Sonuç olarak ileri teknoloji ve bilgisayar sistemleri, insan yaşamını kolaylaştıran unsurlar olarak görülse de siber saldırılar yoluyla devletlere, ordulara ve toplumlara çok büyük zararlar verilebilmektedir. Bu yüzden ülkelerin kara, deniz, hava kuvvetlerinin yanına dördüncü kuvvet olarak savunma amaçlı siber ordular kurması şarttır. Ancak bunu başarabilmenin ilk koşulu da Atatürk’ün işaret ettiği gibi “aklı ve bilimi” referans alarak dünyaya bakmaktır.