Transatlantik’te hasımlar
‘Türkiye muhalefeti seçimlerde görüldüğü gibi yemin billah ederek Batı’ya, NATO’ya bağlı kalacaklarını açıkladılar. Ancak artık genel bir Batı yok. Çökmekte ve etkisini kaybetmekte olan bir Amerika ve Avrasya’ya yönelen bir Almanya-AB var’
Berlin ve Brüksel ABD Başkanı Donald Trump’ın AB üzerine yaptığı açıklamalara büyük bir öfke ile tepki gösterdiler. Almanya’ya göre Trump AB’yi hasım olarak nitelendirmişti. Alman Devlet Bakanı Michael Roth, “Biz böyle görmüyoruz, ABD Başkanı provoke ediyor’’ şeklinde bir açıklama yaptı.
Almanya’nın etkili dış politika uzmanları 15 yıldır AB’nin bir dünya gücü olma yolunda olduğunu değerlendirdiler. Ayrıca eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de defalarca Brüksel’in Washington ile aynı göz hizasında olması gerektiğini belirtti. Buna karşı Trump AB’nin Almanya’ya hizmet eden bir vasıta olduğunu iddia etti. Alman Dışişleri Bakanlığı bu bakışı “Trump AB’yi bölmek istiyor” şeklinde yorumladı ve “Trump bu tavrıyla AB’de geçerli bütün hukuku dinamitlemektedir” dedi.
Bu kısa özet German Foreign Policy (GFP) dış politika bülteninin 17 Temmuz 2018 tarihli baskısında yer alıyor. Makalede ayrıca ABD’nin artık liderlik konumunu kaybettiği, Almanya ve Rusya’nın arasını açmak istediği, Macron’u ve bazı doğu Avrupa ülkelerini Merkel’e karşı kışkırtarak Almanya’nın etkisini kırmaya çalıştığı da yer alıyor.
Berlin ve Brüksel, Trump’ın “AB hasımdır’’ (FAZ.net 15.07) açıklamasına büyük bir öfke duydular ve bu açıklamayı gerçekte olduğu gibi bir düşmanlık ilanı olarak algıladılar. Trump da zaten AB düşmandır şeklinde açıklama yapmış sonra da “düzeltme” yaparak rakip demek istediğini, güya dilinin sürçtüğünü açıklamıştı. Trump, Almanya ile birlikte Rusya ve Çin’i de aynı şekilde hasım olarak nitelendirdi. Bu Amerikan tarzını herkes bilmektedir. Gerçek görüşünü açıklayıp tepki çekince de sözde düzeltmektedir. Gerçek durum Trump’ın ilk söylediği gibidir, hasım (düşman) devletler kategorisine Almanya liderliğindeki AB’yi, Rusya’yı ve Çin’i de dahil etmiştir.
‘ABD ARTIK LİDER DEĞİL’
Bu ara başlık, bütçesi Başbakanlık tarafından karşılanan Alman Dış Politika bültenine ait. Bu açıklama Amerikan hegemonyacılığına karşı açık bir meydan okumadır. Avrupa’nın sırtından dünya gücü olan ABD bütün iddiasını kaybetmiştir ve Almanya-AB de Atlantik sisteminden geri dönmemek üzere kopmaktadır. Almanya’nın en etkili dış politika danışman ve uzmanları bu yola daha 2003 yılında girdiklerini ve ABD’yi bir rakip olarak gördüklerini açıkladılar. Hükümet danışmanlarından Werner Weidenfeld şöyle yazmıştı: Kaynaşmış bir Avrupa dünya gücü olma yolundadır. Bu durum ABD’yi kara kara düşündürmekte, telaşlandırmaktadır. SigmarGabriel de Bakanlığı sırasında, “ABD hakimiyet konumunu sürdüremez, AB ile aynı göz hizasında bir ilişki içinde olmalıdır” demişti. Gabriel, 2018 Münih Güvenlik Konferansında, “ABD ile aynı göz hizasında olmalıyız, onun maiyetinde ve takipçiliğinde olamayız” diyerek görüşünü tekrarladı. Gabriel, “Dünya politikası izlemeliyiz, aynı şekilde askeri alanda da...” diyerek AB’nin mevcut konumunu belirlemiştir. Bilindiği gibi Almanya (AB), İran’la nükleer anlaşma konusunda ABD’ye karşı gerçek bir muhalefet yapmış karşı durmuştur. (GFP)
‘ABD AVRUPA’YI BÖLMEK İSTİYOR’
Okurların hatırlayacağı gibi ABD, AB’yi kendi hegemonya amaçları açısından gevşetmeye, yumuşak bir Avrupa Birliği haline getirmeye çalışıyordu. Hatta AB bir Amerikan projesidir iddiasını ileri sürenler bile oldu. Oysa bugün Amerika, AB’yi bölmeye hatta elinden gelse dağıtmaya çalışıyor. Trump, AB Almanya’ya hizmet eden araçtır iddiasını ileri sürüyor. Buna paralel olarak alüminyum ve çelik ithalatına yüksek gümrük vergileri getirdi. Daha da önemlisi AB otomotiv sanayisine karşı aynı şeyi yaptı. Bu tedbirler esas olarak Almanya’yı vurmak için getirilmiştir. İran’la atom anlaşmasından çekilerek birçok yeni yaptırımlar getirmesi gibi. Son NATO zirvesinde Trump hep Almanya’yı hedef alan konuşmalar yaptı. Alman Dışişleri Bakanlığı’nın görüşüne göre Trump Avrupa’yı bölmek istiyor. (de.reuters.com 17.07) NATO’ya milli gelirin en az yüzde ikisini vermek gerektiğini ileri sürdü. Oysa bu ittifak Amerika’ya hizmet eden bir savaş aygıtıdır. Bu nedenle Avrupa kendi güvenliği için bir Avrupa ordusu kurmuş ve NATO’dan ayrı bir ana karargah oluşturmuştur.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Atlantik içi tartışmalara geçmiş dönemin klasik ittifaklarını gözden geçirelim derken buna NATO’yu da dahil etmektedir. Bu durum Atlantik’teki yarılmanın NATO’yu kapsadığını ve Amerika’nın bu savaş aygıtıyla baş başa kalacağını gösteriyor.
ALMANYA’YA SALDIRARAK AVRASYA’YI BALTALIYOR
Trump, Almanya’nın Rusya’nın esiri olduğunu iddia etti. Yine son NATO zirvesinde Kuzey Akımı 2 çerçevesinde Trump Almanya’yı hedef alarak , “Almanya tam olarak Rusya tarafından kontrol edilmektedir” dedi. (Tagesschau.de, 11.07) Trump bu konuda tekrar ederek “Almanya’nın Rus gazı için milyarlar ödemesi zorunlu değildir, bu kabul edilemez” dedi. Kuzey Akımı 2 projesine saldırarak Trump, Almanya ile Polonya ve Baltık Devletleri arasındaki gerginliği tırmandırmak istiyor. Benzer bir politika da Breksit’i överek AB’den çıkma eğiliminde olan ülkelerin sırtını sıvazlamak.
Macron’u övüp Merkel’e karşı teşvik ederek geleneksel Fransa-Almanya ortaklığını bozmak yine Trump’ın AB’yi bölme planları arasında yer alıyor.
Almanya gaz ihtiyacının yüzde 60’ını Rusya’dan alıyor. Öteden beri Almanya güvenliklerinin ancak Rusya ile birlikte olacağını savunagelmiştir. Almanya’nın eski Başbakanlarından Gerhard Schröder’in önce Gasprom sonra da Rosneft tekellerinin denetleme kurulu başkanı olması da bu ilişkinin somut göstergelerindendir.
Bütün bunlar AB’yi bölme çabası yanında Almanya liderliğinde AB’nin Avrasya’daki konumunu baltalamak ve yönelişini önlemek içindir. Almanya’ya saldırının esas amacı Avrasya’yı hedef almaktır.Trump Almanya ile birlikte Rusya ve Çin’i de hasım ilan etmekle yenilgisini imzalamış oluyor.
HEGEMONYACILIĞIN SONU MU?
Amerika’nın bütün dünyadan tecrit olması yanında Atlantik paktı içinde hedef alınması geri dönülemez bir çöküşün somut kanıtıdır. Amerikan hegemonyacılığının çökmesi ile bu tür bir dünya liderliği politikasının sona ermesi demektir. Çünkü bugün Amerika’nın yerini alacak bir hegemonya meraklısı ve politikası güden bir devlet yoktur. Burada birçokları şunu sorabiliyor: Almanya dünya gücü olmak istiyor. Acaba AB bu yönde gelişebilir mi?
AB hegemonyacı bir dünya lideri olamaz. Politika istekler değil ekonomik temel üzerinde yükselir. Almanya-AB’nin böyle bir potansiyeli yoktur. Ayrıca Almanya ve AB ekonomik gelişmelerini Avrasya içinde görüyor. Almanya’nın en büyük ticaret ortağı Çin’dir, Rusya ile güvenlik dahil çok yönlü ilişkileri vardır.
TRUMP’IN GÖRDÜĞÜNÜ GÖREMEYENLER
Türkiye muhalefeti seçimlerde görüldüğü gibi yemin billah ederek Batı’ya, NATO’ya bağlı kalacaklarını açıkladılar. Ancak artık genel bir Batı yok. Çökmekte ve etkisini kaybetmekte olan bir Amerika ve Avrasya’ya yönelen bir Almanya-AB var. Batı’ya el uzattığını sananlar bölücü terör örgütü PKK ve FETÖ’nün destekçisi Amerika’dan başkasını bulamayacaklardır. Bu durumda Batı demeye devam etmek boş beklentiler içine girmek, Türkiye’yi arkadan hançerlemek ve iktidar olamamayı kabullenmektir.
Diğer yandan AB ABD ilişkilerinin gelen son durumu Türkiye’ye önemli olanaklar sunmaktadır. Avrasya’da kilit bir rol oynayan Türkiye, Avrupa ile ilişkiler üzerinden önemli olanaklar sağlayıp inisiyatifini geliştirebilir. Ancak bunu mevcut liderliği ile AKP hükümeti yapamaz.