26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Troya’nın Üç Kadını… Kassandra

Geçtiğimiz yıl 'Hiç Kimsenin Öyküsü' adlı oyunla kurulan Krops tiyatro, yeni sezonu 8 Kasım’da prömiyerini yaptığı 'Kassandra' oyunu ile açtı.

Troya’nın Üç Kadını… Kassandra
A+ A-
İhsan ATA

Geçtiğimiz yıl 'Hiç Kimsenin Öyküsü' adlı oyunla kurulan Krops tiyatro, yeni sezonu 8 Kasım’da prömiyerini yaptığı 'Kassandra' oyunu ile açtı. Christa Wolf’un yazıp İlknur İgan’ın çevirdiği oyunun uyarlama ve yönetimi Dilek Güven’e ait. Rabia Kip Sedat Çiftçi ikilisinin dekor ve kostümlerini tasarladığı oyunun koreografisi Tuğba Özkul’a, müzikler Emin Serdar Kurutçu’ya, ışık tasarımı ise Yüksel Aymaz’a ait.

İstanbul Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Dilek Güven ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Oyunculuk Anasanat Dalı’ndan öğrencileri Anıl Kır, Ertunç Uygun, Ali Sığa, Esra Akbaş, Umut Barış Taşdemir, Mehmet Emektar ve Güvenç Selekman tarafından geçtiğimiz yıl kurulan Krops tiyatronun ilk oyunu Erdi Mamikoğlu imzalı 'Hiç Kimsenin Öyküsü' oldu. Yeni sezonun oyunu ise Wolf imzalı bir troya efsanesi olan Kassandra ile devam ediyor.

1929 doğumlu Doğu Almanya'nın en önemli yazarlarından biri olan Wolf, Demokratik Alman Cumhuriyeti döneminde devlet yönetimini açıkça eleştirdiği halde Marx'ın öğretilerine bağlı kalmış ve iki Alman Cumhuriyetinin birleşmesine karşı çıkmıştır. 1983 yılında yazdığı 'Kassandra' adlı eserinde de öyküyü tamamıyla Truva'da geçirmektedir. Ancak Yunanlarla Truvalılar arasında geçen savaşın doğu ve batı bloklarının savaşını andıran özelliklerini ortaya çıkarıp değerlendirmektedir.

Kassandra; Truva kralı Priamos ile karısı kraliçe Hekabe’nin kızı, Hector’un ise kız kardeşidir. Güzelliğiyle büyüleyici olan Kassandra, Apollon tarafından sevildiği ama tanrının aşkını reddettiği için lanetlendiği söylenir. Apollon’da ona geleceği görme yetisi vermiş ama söylediklerine kimseyi inandıramama yoluyla lanetlemiştir. Kassandra, Paris'e baktığında her şeyi görmüştür. Onun yıkım getireceğini bildiği için Helena'yı surlardan içeri sokmak istememiş hatta Truva atının alınmaması içinde uğraşmış ama laneti yüzünden kimseye dinletememiştir.

Truva savaşı esnasında Truva kralının kızı Kassandra'nın başından geçenlerin anlatıldığı ve Wolf'un soğuk savaş esnasında doğu Almanya'da yaşadıklarıyla birebir paralelliklerin de göze çarptığı, 1983 yılında yayımlanmış romanı İlknur İgan tarafından çevrilip Dilek Güven tarafından uyarlanarak sahneye taşınıyor.

Oyun Kassandra’nın hikâyesini ele alıyor. Hem mitolojik kahramanımız Kassandra’yı, hem yazarın ele alış biçimini hem de yönetmenin sahneleme dilini kattığınızda 3 ayrı katmanla karşı karşıya kalıyorsunuz. Haliyle karakterin mitolojik bir kahraman olması, dilin şiirselliği ve sahneleme biçimini de kattığınızda seyircinin odaklanması için biraz zamana ihtiyaç duyuyor. Seyircinin bilinçli olarak oturup düşünmesi ve izlerken tıpkı puzzle parçalarını birleştirir gibi hikayeyi dinlemesi, evet izlemekten çok dinlemesi yani odaklanması gerekiyor. Yani en azından oyuna gitmeden önce Kassandra hakkında fikir sahibi olmanız gerektiğini düşünüyorum.

Yalnız bana kalırsa seyirci için oldukça farklı bir deneyim sunan oyunun ya dil konusunda güncel bir anlatıma ya da sahneleme biçemi konusunda yeni bir anlayışa gitmesi gerekiyor. Seyircinin oyundan kopmayarak odaklanmasına ve diri kalmasına bu anlamda omuz verilebilir.

Diğer taraftan sahneye girdiğiniz ilk andan itibaren yaratılan atmosferi inanılmaz başarılı buldum. Sisler, perdeler, müzik vs.. Perdelerin dansı adını verdiğim bu bölümde oyuncular bu mitolojik öyküye şahane bir giriş yapıyor. Oyun ilerledikçe kutudan çıkan objelerle yaratılan karakter fikrine bayıldım. Seyirciye deneysel tiyatronun tüm olanaklarını sağlayan aynı zamanda bu karakterlere hayat veren ve kendi karakterlerini oynayan Öykü Candanadam, Özlem Aktaş, Özlem Durmaz’ı yürekten kutluyorum.

Emin Serdar Kurutçu’nun müziklerini oyunun ruhuna ve karakterine uygun buldum. Yüksel Aymaz’ın ışıkları oyundaki görevini yerine getirirken koreograf Tuğba Özkul’un çalışması oyuna büyük ölçüde omuz veriyor. Rabia Kip ve Sedat Çiftçi’nin dekor tasarımını minimal, kostüm tasarımını ise spesifik buldum.

İstanbul’da yeşeren, kök salacağını çaktırmadan belli eden Krops tiyatro, isminin hakkını vererek hasat toplamaya başladı bile. Alkışı bol, yolu uzun olması dileğiyle…

Not: Oyun; 17-30 Kasım tarihlerinde Endlessart Taksim’de izlenebilir. www.kropstiyatro.com

Son Dakika Haberleri