21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye ateşle oynuyor

Evren Devrim Zelyut

Evren Devrim Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Bugün Merkez Bankası Ocak sonu itibarıyla özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi borçlarına ilişkin rakamları paylaştı. Buna göre 2017 yıl sonu ile kıyaslandığında uzun vadeli kredi borçları 5 milyar dolar artarak 225,7 milyar dolara, kısa vadeli kredi borçları (ticari krediler hariç) 506 milyon dolar artarak 18,9 milyar dolara yükseldi.

Borcun hangi sektörlere ait olduğuna baktığımızda ise, uzun vadeli 225,7 milyar dolarlık borcun %51,2’si finansal kuruluşlara, %48,8’i ise finansal olmayan kuruluşlara ait. Kısa vadeli 18,9 milyar dolarlık borcun ise %75,6'sı finansal kuruluşların, %24,4’ü ise finansal olmayan kuruluşların borcu.

Borcun vade yapısını incelediğimizde ise 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 71,6 milyar dolar olduğunu görüyoruz.

Türkiye ateşle oynuyor - Resim : 1

RİSKLER BÜYÜRKEN

Türkiye’de 2001 yılından önce kafasına esen banka açıyordu, bankalar bağlı oldukları holdinglere krediler veriyordu ya da çapraz kredi dediğimiz, yani A bankasının B holdingine, B bankasının da A holdingine verdiği kredileri görüyorduk. Kredi disiplininin kaybı Türkiye’nin enflasyonist, dış açık veren borçlu ekonomisi ile birleşince kriz kaçınılmaz olmuş, 20’den fazla bankanın batışıyla beraber Türkiye bambaşka bir ekonomik/siyasi iklime savrulmuştu.

Günümüzde Türk bankacılık sisteminin 2001 öncesinden çok daha kuvvetli olduğunu biliyoruz, ancak uzun vadeli borçların yarısının sahibi olan reel sektör için aynı şeyi söylemek çok kolay olmasa gerek. Borçlanmada ipin ucunun kaçırılmasının, kredi disiplininin bozulmasının, Türkiye’yi kriz ortamına götürmeyeceğini şu an için düşünsek de, muhtemel dış kaynaklı gelişmelerle birleşecek bu olumsuz tablonun 2001 senaryosunun bir benzerini bize yaşatmayacağına dair garanti var mıdır?

Demek istediğim, 2001’de finansal kesimde görülen yangın bu sefer 2018/2019’da reel sektörde pekala başlayabilir. Bu yangının sadece cari açık, enflasyon, kredi notlarının kırılması gibi bize bağlı ekonomik verilerle çıkacağını söyleyen iktisatçılara katılmıyorum. İşin içine jeopolitik risklerdeki sert artışlar girebilir. Örneğin ABD ile şimdiden kesin gibi gözüken, Suriye’de YPG/PYD üzerinden yaşanacak çatışma... Türk dış politikasında görülebilecek bir basiretsizlikle Rusya, İran ve Suriye ile kurulmuş doğal ittifakın bozulması... Bu gibi gelişmelerin doğuracağı güçlü rüzgârlar yangının yayılmasını sağlayabilir.

Ayrıca Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artırımları yoluyla küresel piyasalardan likiditeyi çekmesi faizler ve kurda artışa yol açabilir. Yine, Trump’ın korumacılık trendi ile ilk sinyallerini vermeye başlayan “ticaret savaşı” Türk ihraç pazarlarını daraltarak firmaların fonlama durumlarını bozabilir.

Bahsettiğimiz bütün bu risklerin birleştiği bir atmosferde Türk ekonomisini yakacak yangının çıkması an meselesi olur.

RİSKLERİ BİLİYORSAK BU YANGINI ÖNLEMEK MÜMKÜN

Hükümetin özel sektörün döviz borcu riskine ilişkin farkındalığa sahip olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda 17 Şubat tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğe göre döviz cinsinden ve dövize endeksli kredilerin toplamı 15 milyon doların üzerinde bulunan şirketler, veri formu ile takip edilen bilgileri, Merkez Bankası'na bildirecek.

Ancak borcun takibi tek başına yeterli değil. Küçük şirketlere kapatılan dövizle borçlanma kapısı büyük firmalara açık tutulurken, kur riskine karşı korunmaya (hedge) girmeleri ya da bu imkânın kendilerine bir an önce sunulması oldukça hayati bir konudur.

Özetle ekonomik kriz bir yangın gibiyse, özel sektörün artan döviz borcu Türkiye’nin ateşle oynamasıdır. Bu yangının çıkmaması için ellerden kibritin alınmasına ek olarak, kolay tutuşmayacak bir ekonomik çevrenin oluşturulması da şarttır.