26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ülkenin kanayan yarası: Hızlanan sermaye ve beyin göçü

Ersin Dedekoca

Ersin Dedekoca

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) Ocak 2019 raporuna görei, Türkiye'deki yerli sermayenin ülkeden ayrılışı, yabancıların Türkiye'ye olan yönelişinden daha hızlı arttı. Son bir yılda Türkiye'den çıkan sermaye yüzde 33 oranında çoğaldı.

Rapora göre Kasım 2018 itibariyle yıllık olarak ülkeye gelen yabancı sermaye (FDI)ii tutarı 167 milyon Amerikan Dolar’l ($) artışla 11 milyar 89 milyon $’a çıkarken, ülkeden çıkan yerli sermaye (ODI) 897 milyon $ artarak 3 milyar 598 milyon $’a ulaştı. Yakın zamana kadar gördüğümüz fotoğrafın tam tersini yansıtan bu olgudan hareketle, bu haftaki yazımızı bu konuya hasrettik.

FDI VE ODI’Yİ ETKİLEYEN UNSURLAR

Bilindiği gibi yabancı yatırımcıların kararları, iç pazarın kazanç cazibesi, hukuki düzenlemeler, işgücü maliyetleri, vergi yükleri, işgücünün sahip olduğu beceri seviyesi (insan unsuru kalitesi) ve siyasi – ekonomik istikrar gibi pek çok unsurdan etkilenmektedir. Sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek, ekonomideki güven ortamını iyileştirecek ve dengelenmeyi sağlayacak politikaların uygulanması, hukuk sistemine olan güven, özellikle yabancı yatırımcıyı etkilen en başat unsurlar arasındadır.

Saniyen, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının (UDK) ülkelere ve o ülkedeki finansal kuruluşlara verdiği notlar da, yurt dışındaki yatırımcıların bir ülkeye yapacakları yatırımlara ilişkin kararlarını etkileyen önemli göstergelerdir. Bu bağlamda, mevcut global ekonomik düzenin jandarmalığını yapan Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) gibi kurumların özel ve periyodik görüş açıklamaları da sayılmalıdır.

Bunlara ek olarak ilgili ülkenin dünya ticaret ve üretim yapısına entegrasyonu, sahip olduğu yumuşak ve sert güç unsurları, uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımı ve konumu da, yabana atılamayacak etkili faktörlerdendir.

SERMAYE AKIŞINDA ETKİN FAKTÖRLERİN TÜRKİYE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Konuya UDK notları yönünden baktığımızda, Haziran 2018 başında Fitch’in 25 Türk bankasını negatif izlemeye alması; Moody’s’in de, Türkiye’nin Ba2 olan kredi notunu, önümüzdeki dönemin ülke için makroekonomik politikalar açısından belirsizlik barındırması gerekçesiyle izleme kararı vermesi; sonraki aylarda da not indirimlerinin gelmesi, yabancıların gözündeki Türkiye’nin cazibesini olumsuz yönde etkileyen gelişmeler olarak değerlendirilmelidir.

Bu bağlamda Fitch, 13 Temmuz 2018’de ülkenin kredi notunu BB+ seviyesinden BB seviyesine düşürmüş ve görünümünü de “durağan”dan “negatif”e çevirmişti. Ağustos Ayı’nda ise Mooddy’s (kredi notunu Ba2 seviyesinden Ba3’e, not görünümünü durağandan negatif) ve S&P’nin (BB seviyesinden B+ seviyesine olacak şekilde) not indirimlerinin açıklanmasıyla, Türkiye yatırım yapılabilir ülke olmaktan biraz daha uzaklaştırılmış olmuştu. Bu gelişmelerin ardından 1 Ekim 2018’de Fitch, aralarında ülkenin büyük bankaları da olmak üzere 20 banka ve iştiraklerinin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu düşürdü ve Türkiye’nin not görünümünün negatif olmasının nedenleri arasında “ekonomik dengelenmeye ilişkin çok yönlü riskler, küresel finansal koşullar, ulusal ve jeopolitik riskleri” saymıştı.

Sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek, ekonomideki güven ortamını iyileştirecek ve dengelenmeyi sağlayacak politikaların uygulanması, hukuk sisteminde normalleşmenin önünün açılması, hem Türkiye’nin kredi notlarının yükselmesi ve bu yolla da yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisinin artması için kritik önemde durmaktadır.

Son olarak IMF, Türkiye için bu yıl öngördüğü yüzde 0.4 büyüme tahminini değiştirerek, “büyük daralma”ya çevirdi. Kuruluş, güncelleyerek Davos'ta açıkladığı Ekonomik Görünüm Raporu'nda, Türkiye'de beklediği büyük daralma, politika sıkılaştırması ve daha kısıtlayıcı dış finansman koşulları nedeniyle “gelişmekte olan Avrupa” ülkelerinin bu yılki büyüme tahminini 1.3 puan düşürerek yüzde 0.7'ye çekmiştir.iii

Diğer yandan Dünya Bankası, yurt içi ve yurt dışı kırılganlıklar dikkate alındığında Türkiye’nin ekonomik görünümünün, “alışılagelenden daha yüksek seviyede belirsizlikler” taşıdığını açıkladı. Söz konusu Banka’nın yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm” Raporu’nda, Türkiye’nin ekonomik büyümede son on yılın en kötü performansını sergileyeceği öngörüldü.iv

TÜRKİYE’YE GELEN VE GİDEN DOĞRUDAN YATIRIMLARDAKİ GELİŞMELER

2018’in Ocak-Kasım aylarını kapsayan 11 aylık dönemde yerli yatırımcıların yurt dışındaki yatırım tutarı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 745 milyon $ artarak 3 milyar 585 milyon $’a çıktığı anlaşılmaktadır. TEPAV’ın yukarıda anılan Raporu’nda, " (ODI) ve (FDI) sermaye oranındaki değişime bakıldığında, yerleşiklerin yurt dışına yönelişinin, yabancıların yurt içine yönelişinden daha hızlı arttığını göstermektedir" denilmektedir.

TEPAV tarafından yapılan incelemeye göre, 2000’li yıllara kadar son derece düşük düzeyde ve neredeyse yatay bir seyir izleyen ODI yatırımları, 2003 yılından sonra canlanmış ve dalgalı bir seyir izlemeye başlamıştır. Ekim 2018 itibarıyla, yabancıların FDI yatırımları yaklaşık 10,7 milyar $ seviyesinde gerçekleşmiştir. Türkiye’den giden doğrudan yatırımlar ise, 2002 yılından itibaren hızla yükselmiş ve Ekim 2018 itibarıyla 3,8 milyar $ seviyesine ulaşmıştır.

Doğrudan yatırımların ulusal gelire (GSYİH) oranına 2007-2017 dönemi itibarıyla bakıldığında, FDI/GSYİH oranının yüzde 3,3’ten 1,3’e düştüğü, ODI/GSYİH oranının ise, %0,3 olarak değişim göstermediği görülmektedir. 2002-2018 döneminde ortalama %22,3 olan ODI/FDI oranı, Eylül 2018’deki yüzde 32,4 seviyesinden Ekim 2018 itibarıyla %35,9 seviyesine ulaşmıştır. Geçen yılın aynı dönemine (Ekim 2017’ye) göre ise söz konusu oranda 14,1 puanlık bir artış görülmektedir. 2017 yılı Ocak-Ekim ortalaması ile 2018 yılının aynı dönemini karşılaştırdığımızda da, 2018 yılının ilk on aylık ortalamasının 2017 yılına kıyasla 7,5 puan daha yukarıda olduğu dikkat çekmektedir.

Konuyla ilgili olarak Amerikan New York Times (NYT) gazetesi, rekor rakamlara ulaşan "Türkiye'den yurt dışına göç" konusu ile ilgili bir haber yaptı.v Gazete, göçe başlıca nedenler olarak "kayırmacılık ve artan otoriterleşmeyi" gösterdi.

“Erdoğan'ın vizyonuna hararetle karşı çıkan Türkler, yeteneklerini ve varlıklarını da alarak, kitleler halinde ülkeyi terk ediyor" başlığı ile yayımlanan NYT haberinde, Küresel Varlık Göçü İncelemesi'nin (Global Wealth Migration Review) Türkiye'ye ilişkin verileri de yer aldı. Buna göre 2016 ile 2017 yılları arasında, Türkiye'nin varlıklı diliminin yüzde 12'sine denk gelen, en az 12 bin dolar milyoneri, servetlerini yurt dışına aktarmış bulunmaktadır.

SONUÇ YERİNE

Son yıllarda ODI/FDI oranında gerçekleşen yükseliş, bir yandan Türkiye’nin doğrudan yatırımlar için cazibesini kaybetmeye başladığını gösterirken, diğer yandan da yurt içindeki yerleşiklerin yurt dışındaki fırsatları daha yakından takip etmeye başladığına işaret etmektedir.

Yakın dönem (2012-2018) ortalamasının uzun dönem (2002-2018) ortalamasının yaklaşık 9,5 yüzde puan üzerinde olması, bu göstergeyi dikkatle izlemeye devam etmemiz gerektiğini; geleceğe güvensizlik, kutuplaşma, yabancılaşma, işsizlik ve liyakati savsaklama unsurlarının önemini bir kez daha önümüze sermektedir.

İran İslâm Devrimi ve Arap Baharı sonrası bazı Arap ülkelerinde yaşananları anımsatan bu gerçek karşısında, içinde bulunduğumuz esrime halinden bir an önce kurtulup, ülkemizim “kaliteli insan gücüne” sahip çıkmalıyız. Yoksa ileride kimse bu sorumluluğun altından kalkamaz.

Özün özü: Batan gemiyi önce yüzme bilenler terk eder.

i “Türkiye’ye Gelen ve Türkiye’den Giden Doğrudan Yatırımlardaki Gelişmeler - Ocak 2019”, TEPAV, Ocak 2019)

ii (ODI- outward foreign direct investment) ve (FDI-inward foreign direct investment) kısaltmaları sırasıyla, yurt içine gelen ve yurt dışına giden doğrudan sermaye yatırımlarını ifade etmektedir.

iii “World Economic Outlook Update-A Weakening Global Expansion”, IMF, Ocak 2019; Gita Gopinath, “A Weakening Global Expansion Amid Growing Risks”, IMF Blog, 21.01.2019,

iv “Global Economic Prospects- Darkening Skies”, The World Bank, Ocak 2019

v ““Spurning Erdogan's Vision, Turks Leave in Droves, Draining Money and Talent”, NYT, 2.01.2019