Uyuşturucuyu ve terörü övmek ifade özgürlüğü mü
Pucca son dönemin ünlü bir tanımlamasıyla bir “sosyal medya fenomeniymiş”. Gerçek adı Selen Pınar Işık. 1987 İzmir Karşıyaka doğumlu. Karşıyaka Kız Lisesi’nde, sonra da Ankara’da radyo televizyon sinema ve gazetecilik okumuş.
Yine ünlü bir gazetede ünlenmiş ablalarını belki de örnek alarak yaşamının en ince ayrıntısını “cesaretli” sözcüklerle köşesinde yazmış. Onlar kitap olmuş. İnternet, blog, bestseller, günlükler...
Kitapları şöyle tanıtılıyor:
“Çılgınlar gibi takip edilen, Türkiye’de en fazla izleyicisi olan kişisel blog’un yazarı Pucca. Herkes onu ve yazacağı kitabı merak ediyordu.
“Küçük aptalın büyük dünyası”
“Küçük aptalın büyük dünyası’ kitabını almayanın evini yakarım!!!!!”
“Aynaya son kez baktım, ‘Kızım PuCCa, Allah kahretsin seni, çok harikasın lan sen!”
“PuCCa çok ayıp!
“PuCCa çok komik!
“PuCCa âşık!
“PuCCa beter bişi!
“Ve sonunda, paparazziler peşinde koşmadığı halde her şeyi anlattı...
“PuCCa, aferin, iyi b*k yedin!”
“Kendine bestseller yazarların arasında sağlam bir yer edinen Pucca, maceralarına devam ediyor.
“İlk kitabı ‘Küçük Aptalın Büyük Dünyası’, ‘blog’ nedir bilen bilmeyen herkesin tatil çantasındaki yerini aldı. Pucca, ünlü - ünsüz, onu okuyan herkesi kendisine hayran bıraktı. Yazdıklarını okuyan onunla birlikte öfkelendi, onunla birlikte ağladı, onun şapşallıklarına karnı ağrıyana kadar güldü.”
“Ne anneler, ne eski sevgililer ne de etrafta dolanan s...tükler! Bu kez başaracam, bu kez o duvağı takcam! Hiçbir şey önüme engel olamayacak... Sen bile! Kaderimde yokmuş, falımda çıkmıyormuş, o adam bana göre değilmiş... Hiiiiiiiiiç anlamam, dinlemem, o adam buraya gelecek! Ayy hadi inşallah!”
KAĞITTAN DÜNYALAR
“İskambil kâğıtlarından ev yapıyorum kendime Vale’yi saklıyorum, Kız’ı kıskanıyorum, As’la hayaller kuruyorum. Hep birşeyler eksik kalıyor, sayılar başımı döndürüyor. Fal bakıyorum maça aramızı bozuyor, papaz kaçıyor. Ve ben kâğıttan evin içine bir türlü sığamıyorum...”
“Bu kitabın okuyucularına bir uyarısı olsaydı, o da ‘Pucca bu, anılarını mutlaka okuyun ama sakın ola ilişkinizde uygulamayın!’ olurdu... Sosyal Medya’nın kraliçesi Pucca, 4. kitabı “Ay Hadi İnşallah”ta” (Kitabının adı ŞP) yine kadın zekâsını, komikliğini, sinsiliğini, şaşkınlığını ve hani o bildiğimiz, ‘Ne onunla ne onsuz!’ aşkı en yalın haliyle yazdı... İlk kitabından itibaren başına gelen her şeyi tüm samimiyetiyle anlatıp çoğu zaman, ‘Sanki beni anlatmışsın...’ dedirten Pucca’nın günlüğünde bu kez en bilinen aşkı Ceri ile olan hikâyesini okuyacağız.
“Her durumdan bir kavga çıkaran, her kavgada ayrılan, her ayrılıktan 10 dakika sonra barışan Pucca ve Ceri’yi okurken, bakalım siz hangi tarafta yer alacaksınız?”
“Söz, kına, tek taş, duvak hayalleriyle dolu kızlar için iyi, ‘Yok ya, biz şehirli cool kızlarız. Evlenme gibi dertlerimiz yok’ diyen grup için kötü haber. Kentli kızların duygularını en iyi kaleme alan, aşk-meşk meseleleriyle en çok dalga geçen Pucca, oyuncu sevgilisi Serhat Osman Karagöz’le üç ay önce tanıştı, âşık olup apar topar evlendi.”
Nikah şekeri yerine “akşamdan kalmalar için hangover kit” dağıtılmış. “Yani olan bitenin geleneksel düğün kafasıyla alakası yok”muş: “Metin olun: Pucca ‘karanlık taraf’a geçmemiş. Âşık olmuş, hepsi bu!”ymuş...
BUGÜNÜ YAŞA YARINI BOŞVER
“Boşanma kararı alan Pucca isyan etti: Adamın tek bildiği çiçek yollamak”
“Pucca, boşanma kararını sosyal medya hesabından duyurdu.
Tam ‘Çift galiba barışacak’ diye düşünülürken Pucca’dan yeni bir paylaşım geldi:
“Evliliğimizi kurtarmak için adamın tek bildiği yol eve çiçek yollamak. Oldu, çocuk bitti, sen bittin bir de saksıda çiçeğe bakacağım! Lütfen ya!”
“Pucca twitter hesabından eşini dövenlere teşekkür etti:
“Dün gece mekanın birinde kocam dayak yemiş, burada uzun uzun flood yapıp mekanı b*klamak isterdim ama adamlardan Allah razı olsun diyesim var. Tenkyu.”
Bir de köşe yazılarından bir alıntı yapalım.
Başlığı:
“Aşkım saçmalama tabii beni aldatabilirsin!
İlk paragraf:
“Murat Başoğlu’nun eşini yatta aldattığı görüntüleri bu hafta bütün magazin sayfalarına düştü biliyorsunuz. Önce öz yeğeni dediler, sonra yumuşattılar kuzeni yaptılar. Murat Başoğlu tabii bunu kabul etmedi, ‘kadının adını bilmiyorum?’ diye bir açıklama yaptı. Sonra ağladı zırladı ‘ben ne yaptım ne ettim’ diye. Herkes, karısından gelen açıklamayı bekliyordu ki, kadın büyük olgunlukla ‘Bu deneyimi sevgiyle kucaklıyorum’ dedi. Valla helal olsun kadına... diye devam ediyor.
Ancak yazının devamına erişemiyorum. Çünkü erişimi mahkeme kararıyla yasaklanmış.
BU KIZ TAM DA BİZDEN BİRİ Mİ
Ve..
Bir kitabının üzerinde “bu kız tam da bizden biri” diye yazıyor.
Pucca “best seller”miş! Sosyal medyada da bir milyon 72 bin takipçisi varmış.
“Bir uyuşturucu kullanma hakkın var. Hayatında ilk defa sadece bir kere, hangisini seçerdin” deyip altına da seçenekleri sunduğu tiviti ve “Eski bağımlı mısınız nesiniz? Nedir bu öfke yani? Offf bıktım sizin yersiz tepkilerinizden.” “Yüzlerce fakir, fakir kokan Medelin’li o beğenmediğiniz uyuşturucu sayesinde evlerine ekmek götürdü, ekmek!” “Bir uyuşturucu duyarı kasmadığınız kalmıştı, yeter ya duyar duyar şiştim.” gibi tivitleri nedeniyle geçen yıl Ekim ayında gözaltına alınmış, sonra serbest bırakılmıştı.
Süren davadan uyuşturucuyu özendirdiği, meşruiyet kazandırmaya çalıştığı, sıradan gösterdiği, takipçilerine mesaj verdiği, kokain kaçakçılığının başkenti sayılan Medellin şehrine atıfta bulunarak aslında uyuşturucu kullanımının bir suç değil de insanların geçimini sağlayabileceği bir ekmek kapısı olduğunu belirttiği, paylaşımlarının altına yazdığı birçok uyuşturucu ismi ile uyuşturucunun birçok çeşidinin olduğu ve kullanılabilecek meşru bir madde olduğu algısı yarattığı, bunun neticesinde yönlendirmeye açık insanların ve özellikle iradeleri tam oturmamış gençlerin toplum için tehlike teşkil eden uyuşturucuya yönlenmesinin yolunun açıldığı, kanun koyucunun kanun maddesiyle önlemek istediği tehlikenin de bu olduğu gözönüne alınarak, somut olayda doğrudan uyuşturucuyu övücü bu paylaşımlar (...) anılan gerekçelerle ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemiş ve sanığın profilinin herkese açık olması, yaklaşık bir milyon 72 bin takipçi sayısının bulunması, bu nedenle ulaştığı kişi sayısının çokluğu gözönüne alınıp bununla orantılı olarak alt sınırdan uzaklaşılarak beş yıl 10 ay hapis, 66 bin 660 lira para cezası verildi.
Hukuki süreç devam ediyor.
Kanun koyucunun kanun maddesiyle tanımladığı tehlikeyi önlemeye çalışmasına karşı çıkılabilr mi? Kaç eve bu yüzden ateş düştü.
TEHLİKENİN BOYUTU
Size biraz kişiyi ve kişiliğini de tanıtmak istedim. Bu genel olarak emperyalizmin yerleştirmeye çalıştığı anlayış ve kültür. Bu kültür ve anlayış ve bu kişiliklerle emperyalizme karşı mücadele edilemeyeceğini bizim kadar emperyalizm de biliyor.
Bu açıdan yine sosyal medyada yazılanlara bakınca tehlikenin boyutunu daha açık görebiliyorsunuz:
“Vallaha Pucca kimdir nedir, diye bir baktım. Yeni nesil saçma salak bi yazar olduğunu gördüm. Fakat verilen cezada emeği geçen herkesin allah belasını versin sadece bir tweet yüzünden 7 sene ne lan vicdansızlar. Twitter’da birisi ‘kadını sadece muharrem ince tweetleri yüzünden cezalandırmak istediler ve bunu buldular’ demiş eğer böyleyse gerçekten durum çok vahim.”
“Bu ülke fikri olanlara cehennem, kadın dövenlere, tecavüzcülere, hırsızlara, dolandırıcılara cennet.”
“Ben pucca değilim, tanımam etmem, avukatı falan da değilim. sadece çocuklarımız arasında bir hafta var. Bir anne olarak üzüntümü tarif edemem. kaldı ki bence attığı tweet suç unsuru barındırmıyor. Sizler seversiniz yada sevmezsiniz, attığı tweeti aldığı cezayla paralel bulursunuz ya da bulmazsınız bu sizin sorununuz. İşte ifade özgürlüğü burada devreye giriyor. Bi salın artık bizi lütfen.”??”Gerçekten inanılmaz. attığı bir tweet yüzünden yedi sene ceza almış. kadıncağızın iki yaşında çocuğu var. alın size hak, hukuk, adalet. Yazıklar olsun, adaletiniz batsın!”
“Pucca, escobar tweeti yüzünden 7 yıl hapis cezası almış. Ağlayarak story atmış ben şimdi napıcam diye, izlerken ben de ağladım. Kadını sadece Muharrem İnce tweetleri yüzünden cezalandırmak istediler ve bunu buldular. Gerçekten inanılmaz bir düşman hukuku oturttular.”
İfade özgürlüğü nerelere varmış!
Terörü övmek ve meşrulaştırmak ifade özgürlüğü!
Uyuşturucuyu övmek ve meşrulaştırmak ifade özgürlüğü!
Gencecik çocuklarımızı terörün ve uyuşturucunun bataklığına sürüklenmesine karşı mücadele edenler hedefe konuyor.
Adalet sistemi kötü.
Suçsuzlar, zavallı anneler mahkum ediliyor.
Cezaevleri garibanlarla dolu. Gözyaşlarıyla sergileniyor.
Hepsi gözümüzün önünde oluyor.
Nasıl dersiniz bırakın özgürce uyuşturucu propagandası yapsın. Nasıl terör hendeklere gömülürken “barış” diye Memetçiğin elini tutarsınız!
Bu nasıl bir sorumsuzluktur. Bu sistemli bir biçimde sahnelenen oyuna dur demeyecek miyiz?
Görevdir. Yalnızca sağlık, yaşam sorunu değil, Türkiye’nin bağımsızlık sorunudur.