Yeraltı Ülkesi
Bulutların üstündeki Olimpos Tanrılar Ülkesi’nde oturan on iki tanrı ve tanrıçadan daha etkin ve yetkili olan tanrı Hades, Olimpos’ta oturmazdı; daha doğrusu oturamazdı. Çünkü yedi kat yerin altındaki Ölüler Ülkesi’nin tanrısıydı o. Zaten bu ülkeye kısaca, onun adıyla Hades de deniyordu. Ve orada karısı t anrıça Persefone’yle birlikte oturduğu özel bir sarayı vardı... Adı Yunanca “görünmez” anlamına gelen Hades; en sevilmeyen, en acımasız tanrıydı!.. Bu yüzden de Olimpos’ta sık sık düzenlenen onca tantanalı tören ve şölenlerin hiçbirine çağrılmazdı!-. Yalnızca yılda bir kez Olimpos’a çıkar, tanrı Apollon’la sağlık sorunlarını konuşur, gene yeraltındaki ülkesine geri dönerdi.
ORAYA GİREN ARTIK ÇIKAMAZDI
Tanrı Hades’in buncasına sevilmemesinin bir nedeni de, diğer tanrı ve tanrıçaların en yakınlarının
ölümleriyle ilgili, ufacık bir isteğine bile kulak asmamasından kaynaklanıyordu.
Tanrı Apollon
Hele hele o ölüm insanldan biri onun ülkesine bir kez girmeyegörsün, artık onun geri dönmesine kesinlikle izin vermezdi!.. Ne var ki tanrılar ve insanlar tarihinde yalnızca birkaç kahraman, onun ülkesinden geçici olarak binbir zorlukla çıkabilmişti. Ama gene de sonunda Hades’in ülkesini yeniden boylamışlar ve artık orayı sonsuza dek oturacakları yurt edinmişlerdi!..
İşte o Ölüler Ülkesi’ne kıyısından köşesinden girip çıkan birkaç kahramanın; Herakles, Orfeus, Odisseus gibilerinin anlattıklarından, orası hakkında bazı bilgiler edinebildi insanoğlu!..
KERBEROS’U YALNIZCA BİR MÜZİSYEN UYSALLAŞTIRABİLDİ
Kerberos adlı üç kafalı ürkünç bir köpek, bu Ölüler Ülkesi’nin kapısında nöbet tutuyordu. Bedenlerini yeryüzünde bırakıp gelenleri, kuyruğunu sallaya sallaya yaltaklanıp içeri buyur ediyordu. Sonra gidip gene pusuya yatıyordu. Ama dışarı çıkmak isteyen olursa da, onu paramparça ediyordu! Ne var ki yalnızca sevgilisi Euridike’yi geri alabilmek için bu Ölüler Ülkesi’ne giden müzisyen Orfeus, ezgileriyle bu azgın köpeği biraz yumuşatıp uysallaştırabilmişti...
Tanrı Hades, Persefone’yi yeraltına kaçırırken
Ölüler Ülkesi; Akdeniz’in ta en batı ucunda, bir yeraltı ülkesiydi. Bu ülkenin etrafını, Stiks adında bir ırmak çevreliyordu. Ayrıca bu ırmakla buluşan üç akar daha vardı.
Stiks ırmağının üzerinde, sandalıyla sürekli gezinip nöbet tutan ve ölü canları içeriye alan bekçi Haron’u da unutmamak gerek. Yeryüzünde bazı yerlerde ölülerin dişleri arasına altın para korlardı.
İşte ölüler, bu Stiks ırmağı geçerken o parayı sandalcıya bahşiş olarak verirlerdi!..
Sonra bu ırmağın bir özelliği daha vardı: Olimposlu tanrılar verdikleri bir sözün geçerliliğini ve etkinliğini belirtmek için, “Stiks Irmağı üzerine yemin ediyorum ki...” diye sözlerine başlarlardı. Bazen Baştanrı Zeus, buyruğundaki tanrılar önünde yemin etmek gereğini duyduğunda, gökkuşağı tanrıçası güzel İris’le bir haber gönderip Stiks ırmağını Olimpos’a, ayağına getirtir, yeminini öyle ederdi. Stiks ırmağı üzerine yemin edip de sözünü tutmayan tanrılar, çok ağır şekilde cezalandırıldı. Örneğin en hafif ceza, bir ay tanrısal baldan yoksun bırakılmakla başlardı...
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c2/Kratzenstein_orpheus.jpg
Orfeus ve sevgilisi Euridike, bulutların içinde
Yeraltı dünyasındaki bu Stiks ırmağını geçtikten sonra yeniden dünyamıza dönebilen tek canlı yaratık, müzisyen Orfeus’tu!..Orfeus; sevgilisi Euridike’yi bir yılan sokması yüzünden yitirdiğinde, elindeki çalgısıyla bu ülkeye gitti. Gene elindeki çalgısıyla kapıdaki bekçi köpek Kerberos’a yalvar yakar olup Hades’in ülkesine girebildi. Ülkenin tanrısı
Hades’e ve karısı tanrıça Persefone’ye nice yalvarılardan sonra sevgilisini alıp götürme iznini koparabildi. Ne var ki o ükeden dünyamıza dönerken Orfeus önde gidecek, Euridike de onun arkasında yürüyecekti.
ORFEUS ARKASINA DÖNÜP BAKTI
Stiks ırmağını geçene dek de hiç arkasına dönüp sevgilisine bakmayacaktı Orfeus!.. Bu anlaşma gereğince Orfeus’la sevgilisi Euridike, bulutlar içinde uzun süre yürümüşler, tam Stiks ırmağına yaklaştıklarında da Orfeus; kendini tutamayıp arakasına dönüp sevgilisine bakıvermişti!.. Bakmasıyla birlikte sevgilisi Euridike de gerisin geri, Hades’le Persefone’nin karanlık ve çıkışı olmayan ülkesine yeniden dönmüştü!..
Persefone dünyamıza dönüp baharı getirirken
Çok yaman ve acımasız bir tanrıydı Hades! Birzamanlar buğday ve bereket tanrıçası Demeter’le Baştanrı Zeus’un kaçamak kızı Persefone’ye fena tutulmuştu! Kızcağız birgün kırlarda çiçek toplarken Hades, yeraltındaki ülkesinden arabasıyla toprağı yarıp yerüstüne çıktı birden ve kaşla göz arasında, güzel tanrıça Persefone’yi, Ölüler Ülkesi’ne kaçırıp
sakladı! Anası tanrıça Demeter de, dünyanın her tarafında onu aradı, ama bulamadı.
Tanrıça Demeter, kızı Persefone’yi ararken
Baştanrı Zeus da kızı Persefone’yi yeryüzüne çıkarmak için Hades’le birçok kez konuştu. Ama Hades onu hep atlattı. Üstelik Persofene de yeryüzüne
çıkmak istemiyor, kocası Hades’e aşık olduğunu söylüyordu.
KIŞ AYLARINI YERALTINDA GEÇİRECEKTİ
Bunun da nedeni, ölüler dünyasının tanrısı Hades’in birkaç nar tanesi yedirerek onu büyülemiş olmasıydı!.. Çünkü Ölüler Ülkesi’nde bir tek nar tanesi yiyen biri, bir daha dünyamıza dönmek istemiyordu!.. Artık kızını yitirdiğini anlayan anası bereket ve buğday tanrıçası Demeter de buna çok üzüldü ve Olimpos’a küstü. Bu yüzden dünyamız da gitgide soğumaya ve insanlarla birlikte bütün canlılar açlık ve kıtlık içinde kıvranmaya başladı. Çünkü artık buğday arpa da yetişmez olmuştu tarlalarda. Baştanrı Zeus, insanların ve de Demeter’in gönlünü hoş etmek için bir orta yol buldu. Buna göre kızları Persofene, her yılın sekiz ayını yeryüzünde, anası tanrıça Demeter’in yanında geçirecekti. Böylece hem anası Demeter’in, hem de dünyamızın yüzünü güldürecekti. Artık ısınan ve yüzü gülen toprakta tohumular aşkla çatlayıp bereketli üretim ve hasat mevsimleri başlayacaktı... İşte ta o zamandan beri Persefone de, yalnızca kış aylarını yeraltındaki acımasız kocası Hades’ in karanlık ülkesinde geçirmekteydi...
Bu arada Persefone’nin bu serüvenlerinin; Dante ve Vergilius başta olmak üzere, sayısız ozan ve sanatçıya esin kaynağı
oOo
(*): Mitolojiyle ilgilenen okurlarımız için son çıkan kitabımız:
HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ
(Boyalı Kuş Yayınları)