Zeytinyağında iki yeni marka geliyor
Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Kokulu, zeytin hasat döneminde misafir ettiği Aydınlık Ege'ye sektörle ilgili önemli açıklamalarda bulundu
UFUK AKKAYA / İZMİR
Kordonu takip ederek gittik Gödence Köyü’ne doğru. Seferihisar’a varmadan kavşaktan sola döndük. Otomobille tırmanmaya başladık. Güneş yeni yeni doğuyor. Yeşili ile büyüleniyoruz. Köy meydanından zeytinyağı kokuları geliyor; çünkü fabrikalar harıl harıl çalışıyor. Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin zeytinyağı fabrikasında buluşuyoruz kooperatif başkanı Çağatay Özcan Kokulu ile… Mis gibi yağ kokuyor. Altın sarısı rengi görüp de etkilenmemek elde değil. Çünkü bu bölge özel bir yer, bu yağ özel bir yağ. Kooperatifin 180 ortağı var, zeytinyağı fabrikası da günlük 40 ton zeytin işliyor. Kapasitesi aslında daha fazla. Hedef Yarımada’nın (Urla, Seferihisar, Güzelbahçe, Çeşme) kooperatifi olmak. Hedef yıllık 5 bin ton zeytin işlemek. Çağatay Bey, Kızıldağ’ın içinde iki yaşlı zeytinyağı ağacını gösterdi bize. Bu ağaçlarının dibinde İyonyalı çocuklar körebeler oynadı, Persler atlarını bağladı, Romalılar ve Osmanlılar zeytin ürettiler, işlediler. Mustafa Kemal’in askerleri mataralarından su içti bu ağaçların gölgesinde. 4 bin yıldır üretim var bu topraklarda. Şimdi de organik zeytin ve zeytinyağı üretiliyor. Şimdi sıra bize geldi, sırtımızı verdik zeytin ağacına başladık söyleşiye.
AYDINLIK EGE - Röportaj için neden bu bölgeyi seçtiniz?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Burası Kızıldağ’da Yol Burnu mevkii. Kızıldağ’da her yer çok önemli ama burası biraz daha özel bir bölge. Buradaki zeytin ağaçları, içinde uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını saklıyor. Bölgede zeytin çeşidi Erkence'dir. Atalarımız bölgeye derin bilgileriyle erkenceyi yerleştirmişler. Tıpkı Körfez’de Edremit-Ayvalık tipi, Aydın bölgesinde Memecik tipi, Gemlik taraflarında da Tirilye olarak bilinenen daha sonra Gemlik olarak yetiştirilen çeşit gibi. Her bölgenin kendisine has özellikleri var. En karakteristik özellikleri olanlardan biri de Erkence çeşididir.
YAĞ VERİMİ YÜZDE 50
AYDINLIK EGE - Erkence türünün özellikleri nedir?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Bu Yarımada’ya (Urla, Seferihisar, Güzelbahçe, Çeşme) has bir özellik. Hurma zeytin de denir. Zeytin dalından düşer ve phoma oleae mantarıyla buluşur. Acı suyu çıkar, hiçbir işlem yapmadan bu zeytini tüketebilirsiniz. Çünkü acı değildir. Erkence çeşidi öyle bir zeytin ki iki tanenin içinde eliniz yağlanır. Erkence’de hurmalaşmış bir zeytinin yüzde 50'si yağdır. Ama hurmalaşmamış Erkence çeşidinin ise 3’te 1’i yağdır. Yakarlılığı ve duyarlılığı olan, fenolleri yüksek, peroksit değeri çok düşüktür.
Yağ hayatın en önemli unsurlarındandır. Mutfakta yağsız bir hayat olur mu? Özellikle de zeytinyağsız. Zeytinyağı öyle bir ürün ki, üç kutsal kitapta var. Kur’an’ı Kerim Nisa Suresi 35. ayette zeytinle ilgili şöyle deniliyor: “(Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir.”
AYDINLIK EGE - Türkiye, Akdeniz kuşağının önemli zeytin üreticisi ülkelerinden. Peki, sizce dünya pazarlarında etkili miyiz?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Tarım bakanlığının dünya ikinciliği gibi makro düzeyde bir hedefi var. Yüzde yüz katıldığımız ve olmasına inandığımız bir hedef. Ama o dünya ikinciliğine gelmek için altını doldurmamız gereken çok önemli şeyler var.
Bir; zeytin alanlarının korunması, iki; üretimin teşvik edilmesi, üç; üreticinin, küçük üreticinin desteklenmesi. Bakınız üretimin teşvik edilmesi farklı, küçük üreticinin korunup kollanması farklı. İkisinin de olması gerekiyor. Küçük sanayicinin korunması, çiftçinin mutlak suretle kooperatiflerde örgütlenmesinin teşvik edilmesi çok önemli. Çiftçi örgütlenmeden Türkiye’de zeytinyağını bir yerlere taşımamız çok zor. Yani üretim yapmak yetmiyor. Üretimin kalitesi, saklanması ve sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaşması gerekiyor. Kalite kavramları bozulmadan. Burada siyasi otoritenin de ciddi yasal düzenlemeler yapması gerekiyor.
ZEYTİNİN KORUNMASI YETMEZ
AYDINLIK EGE - Türkiye zeytini korumuyor mu?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Yeterince korunamıyor, yeterli teşvikler verilmiyor. Korunup korunmadığını iyi anlatabilmem için Türkiye’nin zeytinyağında dış ticaretteki rekabet gücünün ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Türkiye’nin rekabet gücü çok zayıf. İhracat yapmış bir kurumun başkanı olarak söylüyorum. Elin oğlu sana ambalajlı ürün satmada gümrüğü koymuş. Bize “dökme sat” diyor. Dökme; markalaşmanın önüne duvar çekmek demek. Avrupa Birliği anlaşmalarıyla kendi çiftçimizi desteklemeyeceğiz diye imza atmışsınız. Yabancı kendi üreticisine ortalama bir Avro prim veriyor. Ayrıca kayıtlı çalışma sisteminde ciddi destekler var. Bunlar olmadan nasıl söyleyeceğiz Türkiye’de zeytinin korunup kollanamadığını? Türkiye’nin en ciddi handikaplarından biri de Anadolu’nun geniş topraklarına rağmen, zeytinin anavatanı olmasına rağmen, Türkiye'nin petrolden sonra en ciddi dış alımı likit yağ. Burada derinlemesine bir sıkıntı var. Alanların korunması yetmez, teşvikler, destekler ve çiftçinin örgütlenmesi gerek. Küçük aile işletmelerinin korunup kollanması çok önemli. Bunları yapmadan ne üretimi arttırabilir ne de likit yağ problemini çözebiliriz. Çözme gücümüz var mı? Var. Asla karanlık bir tablo çizmek istemiyorum. Çünkü Türkiye büyük bir ülke.
REKOLTE TAHMİNİ İYİMSER
AYDINLIK EGE - Türkiye’de üretim de artıyor. 280 bin ton zeytinyağı, 650 bin ton da sofralık zeytin üretimi bekleniyor.
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - 280 bin ton zeytinyağı üretimi çok iyimser bir rakam. Türkiye’nin rekoltesi bu sene iyi ama 280 bin tonlar biraz şişirilmiş rakamlar. Üreticiyle tedarikçi arasında bir fiyat rekabeti var. Ucuz zeytinyağı alma girişimini yadırgamıyorum. Ticaret yapanın para kazanmak istemesinde bir sıkıntı yok. Sıkıntı, emek veren insanın omuzlarına yükleyeceğiniz yük, onun kaldırabileceği kadar olmalı. Yani çiftçi para kazanmazsa kimse kazanamaz. Tedarikçi, ihracatçı bunu bilmeli. Hiçbir ülkede hiçbir üründe üretici ile tüketici arasında fiyat makası bu kadar açık değil. Borsada dökme fiyata bakın marketteki satış fiyatına bakın. Eskiden narh koyma diye bir konu vardı. Fiyatları kontrol etme vardı. Osmanlı’dan Özal’a liberal ekonomiye kadar vardı bu.
BORSADA 15, MARKETTE 35 TL
AYDINLIK EGE - Serbest piyasa ekonomisi ile sistem değişti.
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Serbest piyasa ekonomisi hırsızlık demek değil. Liberal ekonomi bırakınız yapsınlar, bırakınız çalsınlar değildir. Disiplin gerekir. Çocukluğumda çobanlarla peynir-zeytinyağı takası yapılırdı. 10 kilo peynire 10 kilogram zeytinyağı verilirdi. Zeytinyağının fiyatı ile peynir ve oğlağın fiyatı eşitti. Borsada bugünkü dökme zeytinyağının birim fiyatı 14 TL. Üç sene evvel 3,5-4 TL’ydi. Türkiye’de zeytinyağı çok ciddi bir krizden çıktı. Tedarikçi hatır alışları yapıyordu, getirmeyin diyordu zeytinyağını. Marketteki satış fiyatına bakın. Yüreğiniz yetiyor mu, market zincirlere “kardeşim bunu 35 TL'ye satmayacaksın” denilebiliyor mu? 14 TL nere 35 TL nere? Biz kooperatif olarak üreticinin yanı sıra tüketiciyi de korumak gibi bir görev üstlendik. Tağşiş dediğimiz karışık zeytinyağının önüne geçilemez mi? Yapanın ocağına incir ağacı dik. Öyle bir ceza ver ki bir daha bu işe girişmesin. Yapacak olanların da kulağına küpe olsun.
AYDINLIK EGE - Teşvikler Avrupa’da ortalama 1 Avro dediniz biz de ne kadar?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - 70 kuruş. Nasıl rekabet edeceğiz?. Gümrük duvarına çarptın. Ne olacak? Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkelerine zeytinyağı satması çok zor, imkânsız gibi bir şey. Avrupalı tüketicinin alışkanlığı küçük ambalaj. Bizdeki gibi 5 litre almıyor. Bir litre ya da yarım litre alıyor. Tükettikçe satın alıyor. Küçük ürün ihracatında gümrük vergileri çok yüksek. Bizim kooperatifin 5 yıllık kalkınma planında da dış satım vardı. Baktık ki bu işte sıkıntılar var, iç piyasaya yöneldik. Ama zorluktan değil, halkımızın zeytinyağı tüketmesine inandığımız için de iç piyasaya yöneldik. Bazı AB ülkelerinin bizden talepleri var. Şartlar uygun olursa ihracat yapacağız.
AYNI GEMİDEYİZ
AYDINLIK EGE - Sizden önce zeytin ve zeytinyağı ihracatçıları ile konuştum. Onlar da öncelikle çiftçiye verilen desteğin 2,5 TL’ye çıkarılmasını hükümetten istiyorlar. Sizce bu talep değerli değil mi?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Bakın şimdi çok mutlu oldum. İhracatçılar Birliği’nden ben böyle bir açıklamayı ilk defa duyuyorum. İhracatçıların iş yapması ve işin sürekliliğinin sağlanması için onların da bizim kadar bizi savunması lazım. Geminin içinde hep birlikteyiz. Onların iş yapması çiftçinin üretmesine bağlı. Çünkü köyler boşalıyor üretim alanları boşalıyor. Bunu hep birlikte çözmeliyiz. 2,5 liralık destek ama nasıl? Kayıtlı ekonomiye geçmeden hiçbir şeyi düzeltemeyiz. Kooperatifler üyesinin malını alırken faturasını kesecek. Bir yüzde 18 sanayici olarak vergi ödüyoruz. Pirinayı satarken yüzde 8, zeytinyağı satarken yüzde 1 veriyoruz. Ama bizim küçük sanayicinin kestiği faturaya bakınca acıyacağınız geliyor, hayatına bakınca kıskanıyorsunuz. Dürüst sanayicilerimizi tenzih ederek söylüyorum. Çiftçi organizasyonlarını desteklemeden, çiftçiyi örgütlemeden bu işi başarmamızın imkânı yok. Hükümet 2,5 lira gibi bir destek görevini kooperatiflere vermeli. Vermeli ki, organizasyonunu genişletsin, kalite ve disiplin kavramlarını hayata geçirsin. Baştan sona devletin sihirli ve kuvvetli elinin çiftçiye değmesi gerekiyor. Bunu çiftçi de devlet de tek başına yapamaz. Devletle kooperatiflerin çok ciddi bir işbirliği gerekiyor. Bu bir ülke meselesi, dünyada rekabet meselesi. Şu anda Türkiye’de iç tüketim 2 litreye ulaştı. 5 litreye geldiğinde zaten yetmeyecek. İhracat yapamayacak noktaya geleceğiz.
Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Çağatay Özcan Kokulu.
Hem köylü hem sanayici
AYDINLIK EGE - Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ne zaman kuruldu?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Kuruluş 1972. Üretim 1979. 1995, 2005 ve 2016’da da teknolojik yenilik. Yani kooperatifimiz zeytinyağı üretiminde üç kere teknoloji değiştirmiş. 2016’da da Gödence sınırlarını aşıp Yarımada’da havza kooperatifi olma kararı almıştır. Çalışmalarımızda planlar esastır. 1990’da planlı döneme geçildi. Beşer yıllık planlar yapıldı, bu yıl dördüncü beşteyiz. Aklımıza eseni değil planlarımızı hayata geçiriyoruz. Bu planlı dönemin içinde 1995’te markalaşma sürecine başladı. Markalaşmak basit bir şey değil. Üretim yapmak yetmiyor, kalitenin olması gerekiyor. Kaliteli üretim de yetmiyor markalaşmak için, çünkü üretimin iyi saklanması ve iyi şekilde tüketiciye ulaştırılması gerekiyor. Hayatın içinde köylüler olduk. Bizler hem üretici hem sanayiciyiz sonra da pazarlamacıyız. Ama özümüz üretici. Onun için tarıma dayalı sanayinin çiftçilerin elinde olmasının doğru bir davranış olduğunu düşünüyoruz. Ülkenin geleceği ve iyiliği için üreticilerin yaşam kalitesini yukarıya çıkarmak için en önemli şartlardan biri olduğuna inanıyorum. Tarıma dayalı sanayi, Gödence’de üreticinin elinde. Bölgemiz zeytin üreticisi aynı zamanda sanayici.
Seferihisarlı üreticiler, zeytinin bir tanesini bile ziyan etmemeye dikkat ediyor.
Çeşide göre marka
AYDINLIK EGE - Kooperatifleşme neleri değiştirdi?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Kooperatifler çiftçinin fırtınalardan korunabileceği, sığınacağı bir liman gibidir. Kendisine olan güveninin artacağı, ürünün değer kazandığı, her çiftçinin eşit koşullarda olduğu, ürünün markalaştığı, bu ürünün tüketiciye en uygun şartlarda değeriyle ulaştığı bir yer. Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin 1995’lerden 2000’lere doğru zeytinyağında dört tane markası var. Bu bölgedeki en büyük ve Türkiye’deki sektörde TARİŞ’ten sonra dört markası olan en büyük kurum olarak biz geliyoruz. Geldiğimiz noktada zeytin çeşitlerine göre marka çıkarıyoruz. Örneğin Erkence… Yakarlılığı ve duyarlılığı olan fenolleri yüksek, peroksit değeri çok düşük. Bu tipteki bir yağı tüketici ile buluşturacağız. Beşinci ve altıncı markalar hazırlık döneminde.
Erkence tipi zeytin, yağ verimiyle bölgemizin en önemli türleri arasında yer alıyor.
İşimizi iyi yapıyoruz
AYDINLIK EGE - Kooperatifi sadece zeytinyağı mı üretiyor?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Yedi tane daha markamız var. Çiftçimiz ne ile uğraşıyorsa markamız var. Örneğin arıcılıkta bir bal markamız var. Domates kurusu, badem, pekmez, kuru üzüm, incir, tarhana. Çalışmalarımız hızla devam ediyor. Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi kendi işi konusunda asla mütevazı değil, işimizi çok iyi yapıyoruz. Buna inanıyorum. İş hayatının içinde sürekli yenilikler var ve eksiklikler vardır ama Türkiye zeytinyağı sektörünün içinde on bir grubun içinde bulunmamız tesadüf değildir. Sadece üreticinin kooperatifi değiliz, tüketicinin de en güvenilir dostuyuz.
KDV yüzde 8'e düşürülsün
AYDINLIK EGE - KDV’nin düşmesini neden istiyorsunuz?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Zeytin işleme ve peynir alt suyunda artı değer ürün yaratmak için verdiğiniz yüzde 18’lik KDV oranı caydırıcıdır. Çok yüksek vergi. Hükümete dedik ki; bu vergiyi yüzde 8’e çekelim. Yüzde 2’sini AR-GE fonuna ayıralım, vergisini vermeyenin de biz gönüllü müfettişi olalım. Alınmayan vergiler ortada. Vurun abalıya gibi verenlere yükleniliyor. Vermeyen vermiyor. İlle çok almanız gerekmiyor. Alın ama herkesten alın.
AYDINLIK EGE - Ar-Ge fonuna aktarılan yüzde 2 vergi ile neler yapılacak?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - Burada şunu gözünüzle gördünüz, kooperatif ortağı çiftçilerin getirdiği zeytinler kasalarda daha düzenli. Ortak olmayanların getirdikleri çuvallarda kuruşmuş buruşmuş, çuval içinde. Ar-Ge fonu ile çiftçinin eğitilmesi, bölge çeşitlerinin geliştirilmesi, çiftçilere araç ve gereç verilmesi gibi konular sağlanabilir. Biz bakanlığa önerdiğimiz bu modeli şimdi Gödence Tarımsal Kalkınma Kooperatifi olarak 46. Genel Kurulumuzda bir Ar-Ge fonu oluşturulmak üzere gündeme alacağız. Genel bütçemizin içinde oluşturacağız Ar-Ge fonunu.
İç tüketimi artırmalıyız
AYDINLIK EGE - İzmir Büyükşehir Belediyesi ile de bir alım anlaşması imzaladınız. Kooperatif açısında önemi nedir bu anlaşmanın?
ÇAĞATAY ÖZCAN KOKULU - İzmir Büyükşehir Belediyesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yapması gereken işleri bölgede yapıyor. Kasa, üretim araçları, damızlık hayvan dağıtıyor, zeytinyağı alıyor. Aziz Bey’e müteşekkiriz, fabrikanın teknolojisini bize hibe vermek suretiyle yeniledik. Bizden zeytinyağı almakla zeytinyağının iç tüketimini hızlandırdı. Belediyenin aşevlerine sosyal işler daire başkanlığının yaptığı paketlerde Gödence Zeytinyağı gidiyor. Çiftçinin alın teri belediye kanalı ile tüketicilere ulaşıyor. İç tüketimi arttırmak zorundayız. Düşünün bu kooperatifleri İstanbul’u Ankara’yı Kayseri’yi Konya’yı düşünün buralardaki belediye başkanlarının çiftçilere bu bağlamda yapabilecekleri desteğin Türkiye’ye neler kazandıracağını düşünün. İzmir’de bir model yaratıldı ve son derece pozitif bir yapılanma.