Çin’in petrokimya, plastik ve geri dönüşüm modeli II

Devletler, uyguladığı ekonomi modelleriyle kısa, orta ve uzun vadede toplumun refah seviyesini artırmayı hedeflerler.

Birden fazla basamaktan oluşan ekonomi modelini uygulayarak, istihdam oluşturma ve kalkınma planı uygulayan Çin, söz konusu hedef kapsamında çeyrek yüzyıl boyunca “atık ithalat modelini” başarıyla ve çevresel sorunları minimal seviyede tutarak hayata geçirdi. Dünya Ticaret Örgütü’ne 2001 yılında katılan Çin, uluslararası atık ithalatı sürecinde akıl dolu strateji uyguladı. Yaklaşık 1.4 milyar insanla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, doğal kaynak zenginliğinde birçok ülkenin gerisinde olmasına rağmen refahı, geniş halk kesimlerine yaymayı hedefledi. Çin’deki kalabalık insan kaynağı, avantaj olabileceği gibi söz konusu nüfusa kaliteli yaşam sunmanın ağır sorumlulukları nedeniyle aynı zamanda büyük bir güçlüğe işaret etmekteydi. Bütün bu parametreleri ince ince hesaplayan Çin, elindeki insan kaynağını en iyi şekilde değerlendirebilmek için hareket planı belirledi. Sahip olduğu insan kaynağının gelir seviyesi düşük olan Çin, aynı zamanda eğitim seviyesinde de sofistike ürünler üretebilecek noktada değildi.

ÇİN'İN HAMMADDE STRATEJİSİ

Bu verilere göre plan oluşturan Çin, kalabalık nüfusa iş olanakları yaratmaya dönük üretim modeli uygulayıp, ürettiği ürünleri dünya pazarlarına satıp refah seviyesini yükseltme yolunu seçti. Çin’in üretim, istihdam ve ihracatını arttırmak için attığı adımın başarılı olabilmesi için kritik temel noktalar şu şekilde öne çıkıyordu: Birincisi Çin’in ürettiği ürünlerin, dünya fiyatlarıyla kıyaslandığında rekabetçi olabilmesi için ucuz hammaddeye ihtiyaç vardı. Uygun hammadde ile üretim yapıldı ve ardından ucuz fiyata elde edilen ürünler, dünya pazarlarında satılarak gelir elde edildi. Kalkınma planının bu katmanı ülkeye zaman kazandırdı. Bu sürede büyük nüfus eğitilerek, sofistike ürünlere imza atabilecek sanayi tesisleri kuruldu. Böylece sermaye ve bilgi gücüne erişildi. Bir başka değişle Çin, petrol çıkarıp sıfırdan orijinal hammadde üreten oligopol yapıdaki küresel hammadde tedarikçilerinden yüksek fiyatla hammadde satın almak yerine, gelişmiş ülkelerin geri dönüşüme uygun atıklarını ithal edip, bunları sahip olduğu büyük insan kaynağının verdiği güçle geri dönüştürüp, uygun fiyatla dünya pazarlarına ihraç etme stratejisini başarıyla uyguladı.

UCUZ NAKLİYE FIRSATI

Atık ithalatında bu şekilde başarılı bir strateji uygulayarak birden fazla ekonomik avantaj elde eden Çin, eş zamanlı olarak nakliye konusunda da bir taşla iki kuş vurma politikasını başarıyla uyguladı. Bilindiği gibi nakliyede fiyatın düşük olmasında iki yönlülük temel unsurdur. Yani konteynerin dolu gidip-gelmesi fiyatı doğrudan etkiler. Çin, dünyanın dört bir yanından ithalat yaparak, atık dolu konteynerleri ülkesine getirirken aynı zamanda yapacağı ihracat için ucuz nakliye fırsatını yarattı. Pandemi döneminde Türkiye’nin, konteyner temininde yaşadığı zorluklar ve yüksek nakliye fiyatları göz önüne alındığında Çin’in, atık ithal etme modeliyle tek taşla birkaç kuşu nasıl vurduğu daha net anlaşılır.

2015 yılında atık ithalatındaki en yüksek rakamlara ulaşan Çin, Hong Kong da dahil edildiğinde yıllık bir milyon 20'lik konteyner atık ithal etme kapasitesine ulaştı. Böylece ithal atıktan üretilmiş uygun fiyatlı ürünler, tekrar aynı konteynerlere doldurulup dünya pazarlarına yüksek katma değerle satıldı.

YERLİ HAMMADDE DÜZEYİNİ ARTIRDI

İşte bu avantajların yer aldığı ekonomik model üzerinden yıllarca halkına refah yaratan Çin, aradan geçen uzun senelerin ardından uyguladığı başarılı modelin bir sonraki katmanına geçiş yaptı. Toplumsal refahı arttırmak için adım atan Çin, endüstride yaptığı yeni atılımlarla daha katma değerli ürünlere yöneldi. 2008 yılında yaşanan dünya finansal krizi sırasında birçok ülke krizi aşmak üzere parasal genişleme politikaları uygulayıp, tüketimi artırıcı ucuz kredilerle toparlanmaya çalışırken Çin, endüstrilerde belli alanlar seçip oralarda yatırımlarını artırarak, ekonomik canlanmayı hedefledi. Petrokimya sanayinde kendine yetecek seviyelere ulaşmak için yatırımları artıran Çin, petrokimyasal ürünlerin sadece miktarını değil aynı zamanda çeşitlerinin sofistikasyonunu artırma ve böylece daha katma değerli üretime yönlendi. Çin, 2008 krizini ana sanayilere yatırımla, kalkınma hamlesinde başka bir katmana geçiş için fırsat olarak değerlendirdi.

2013 yılına gelindiğinde Çin önemli sayıda petrokimya tesisinin yatırımını tamamlayarak farklı pek çok değişik hammadde tipini üretebilen dev petrokimya şirketlerini faaliyete geçirdi. Yıllar içinde yeni yatırımlar da hızla artınca 2017 yılına gelindiğinde Çin'de, büyük çaplı petrokimyasal hammadde üretimi için altyapı oluştu. Yerli hammadde üretim düzeyini artıran Çin hükümeti, 2017 yılından sonra kendine yeter miktarda petrokimyasal ürün ürettiği ve bu üretimle birlikte katma değerli ürün miktarını arttırabildiği için atık ithalatı ile alakalı modelini sonlandırma kararı aldı. Bu tarihten itibaren Çin, atık ithal etmek yerine 2008 krizinden beri hızlı yatırımlarla oluşturduğu petrokimyasal ürünlerinin kullanımına geçiş yaptı.

HEM YERLİ HEM İTHAL ATIK ŞART

Uzun vadeli kalkınma planının parçası olarak önce atık ithal eden Çin, petrokimya üretim tesislerindeki üretimi belli noktaya getirdikten sonra yine kalkınma planının bir parçası olarak atık ithalatını bıraktı. Çin’in atık ithalatıyla alakalı durumu buyken, petrokimya ürünlerinde kendine yetmeyen ve yüzde 85 oranında hammadde ithalatı yapmak zorunda olan Türkiye’nin de atık ithalatı yapmaması gerektiğini savunmak rasyonel bir yaklaşım değil. Dolayısıyla cari açığını kapatmak için Türkiye'nin, yurt dışından kartel yapıdaki petrokimya şirketlerinden pahalı petrokimyasal ürünleri ithal etmek yerine hem yurt içindeki atığını toplaması hem de dünya piyasalarından aldığı atık hammaddeyi uygun fiyatla geri dönüştürüp, yeni mamul ürün haline getirip ihraç etmesi önemli. Döngüsel ekonominin yarattığı fırsatlar çerçevesinde atılması gereken adım bu yönde.

Çin’in petrokimya, plastik ve geri dönüşüm modeli (I)

Sonraki Haber