Şura’ya öğretmen katkısı 7: Mesleki ve teknik eğitim üretim ekonomisi temelinde gelişir
Türkiye 24 Ocak 1980 kararlarıyla ihracat odaklı bir ekonomi benimseyerek neoliberal sisteme eklemlendi. 24 Ocak kararları öncesinde üreten, millî üretimi koruyan, dolayısıyla istihdam yaratan bir ekonomi vardı. Kamu, KİT’lerle üretime katılırken gümrük duvarlarıyla üreticileri koruyordu. 24 Ocak kararlarıyla millî üretimi koruyan, destekleyen politikalardan vazgeçildi, özelleştirme politikaları uygulandı, KİT’ler özelleşirken, verimsizleşirken KİT’lerle gelişen tarımsal üretim de bu süreçten etkilendi ve köyden kente göçler başladı. Kente akın eden kitleler, yeni ekonomik model içinde iş bulabilmek için yükseköğretime yöneldi. Çünkü neoliberal sistem içinde yer bulabilmek, istihdam olanağına kavuşabilmek, aradığı niteliklere sahip olabilmek akademik eğitimden geçmektedir. Bu nedenle süreç içinde meslekî/teknik eğitim gerilerken akademik eğitim öne çıktı, akademik eğitim talebi arttı. 24 Ocak 1980 kararları öncesinde KİT’ler yalnızca sınaî ürün üretmiyor, aynı zamanda kendi nitelikli iş gücü kadrolarını da yetiştiriyordu. KİT’ler iş garantili olarak meslekî eğitim merkezlerinde kendi iş gücünü yetiştirerek meslekî ve teknik eğitime önemli katkı sağlıyorlardı. Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mahmut Özer bu gerçeği “Meslek liselerinin özlemle anılan döneminin 1980 öncesi kamucu ekonomik modelle, devletin gıdadan, tekstile, demir-çelik, haberleşmeden, elektriğe, demiryollarına kadar her alanda üretim ve hizmet sektörünün içinde olduğu dönemde yaşadığını, ilgili alanlarda ihtiyaç duyulan mesleklerle ilgili bizzat o kurumların istihdam güvenceli meslekî eğitim okulları açtığı” tespitiyle vurgulamaktadır. KİT’lerin özelleştirilmesi, verimsizleşmesi yalnızca üretimi baltalamadı, aynı zamanda meslekî ve teknik eğitime önemli darbeler indirdi. KİT’lerle iş garanti sağlayan meslekî eğitim bu niteliğini yitirince esas amacı da yükseköğretime yönelik eğitim vermek olmadığı için gözden düştü, irtifa kaybetti.
KİT’lerin özelleştiği, üretimi destekleyen politikalardan vazgeçildiği koşullarda hizmet sektörü ağırlıklı sistem içinde meslekî ve teknik eğitim gözden düşerken üniversiteye olan talep arttı. Sistem her kente üniversite açarak talebi yönetmeye çalışsa da gelinen noktada diplomalı işsiz kitleler ortaya çıktı. İstihdam yaratmayan model, yalnız ekonomide değil, eğitimde de tıkandı. YÖK ve TÜİK’in verilerine göre, 2020 yılında en az 900 bin kişi üniversitelerden mezun olurken üniversiteli işsiz sayısı en az 1,5 milyon olarak belirtilmiştir. Akademik eğitim, üniversite diploması istihdam sağlamıyor, üniversite mezunları arasında işsizlik artıyor. Bu nedenle üniversiteye olan talebin önümüzdeki süreçte azalacağını düşünebiliriz.
Türkiye’de eğitimin en önemli sorunu mevcut iktisadî modelin akademik eğitimi dayatması, öğrencileri akademik eğitime yönlendirip bu alanda yarıştırmada sınıra gelmesidir. Sistemin tıkanmışlığı daha çok akademik lise ve üniversite açarak çözülemez, bu yöndeki ısrar diplomalı işsizliği daha da fazla artırmaktan başka sonuç vermez. Üretimden kopuk, hizmet sektörü ağırlıklı mevcut iktisadî sistem içinde çözümler tükenmiştir. Ülkemizde eğitimle ilgili sorunların temelinde istihdama dayanmaktadır. Mevcut sistem istihdam sağlamamaktadır, çünkü istihdamı belirli sektörler sağlamaktadır ve kitleler o alanlara yöneldiği için ihtiyaç fazlası oluşmuştur. Bu durum istihdam sorununa, güvencesiz istihdam modellerine ve eğitimde seçici/eleyici sınavlara yol açmıştır. Genel olarak eğitimin ve özelde meslekî eğitimin sorunları sadece MEB’in adımlarıyla çözülemez. Üretim seferberliği kapsamında istihdam odaklı bir ekonomik model temelinde bütüncül ve kamucu bir yaklaşımla merkezî planlama gereklidir. Hangi mesleğe ne kadar, hangi nitelikte ihtiyaç duyulduğu planlanmalıdır.
GENÇ NÜFUSUMUZU DEĞERLENDİRELİM
Türkiye’nin temel sorunlarından biri hiçbir alanda planlamanın olmaması, tüm işlerin olmayan serbest piyasanın arz talep dengesine havale edilmesidir. Türkiye’nin genç bir nüfusu var, doğru değerlendirilebilirse en büyük ekonomik kaynağımızdır. Genç nüfus yani, genç ve dinamik iş gücü, üretim ekonomisi temelinde planlanabilirse Türkiye bundan önemli kazanç sağlar.
Ekonomideki planın yerini olmayan serbest piyasanın arz talep dengesi alınca tüm alanlarda plansızlık hâkim oldu. Türkiye’nin eğitim alanında da planlaması yok. Türkiye’nin 24 Ocak kararlarıyla benimsediği “ihracat odaklı” ekonomi modeli, ucuz girdi gerekçesiyle ithalatı artırdı ve ithalata, hizmet sektörüne dayanan bir ekonomi ortaya çıktı. Eğitime de bu ekonomik model yön verdi. Kitleler neoliberal, hizmet sektörü ağırlıklı model içinde akademik eğitime yöneldi. Sistem bu yönelişi akademik liselerin ve üniversitelerin sayısını artırarak yönetmeye çalıştı. YÖK verilerine göre, 2019‐2020 eğitim‐ öğretim döneminde Türkiye’de 129’u devlet üniversitesi olmak üzere 207 üniversite ve yüksekokul bulunmaktadır ve bu üniversitelerde 3,0 milyon ön lisans, 4,5 milyon lisans, 297 bin yüksek lisans ve 101 bin doktora öğrencisi olmak üzere toplam 7 milyon 940 bin 133 öğrenci öğrenim görmektedir. Meslekî ve teknik eğitim bu süreçte gözden düşmüştür, çünkü Türkiye ekonomide ara mal ithalatına yönelmiş, üretimden kopmuştur bu nedenle ara elemana ihtiyaç da aynı oranda azalmıştır. Ekonomi hizmet sektörü ağırlıklı olduğu için istihdamda en önde olan 10 alan ile meslekî ve teknik eğitimde en çok öğrenci alan ilk 10 bölüm arasındaki çelişki, plansızlığı ve meslekî/teknik eğitimin neden gerilediğini göstermektedir.
MESLEKÎ EĞİTİM UYUM HARİTASI
Veriler incelendiğinde, istihdamın önemli bir kısmının hizmet sektörü içinde gerçekleştiği görülecektir Meslekî ve teknik liselerden mezunların iş gücüne katılım oranı yüzde 66,1; istihdam oranı ise yüzde 57,4 olarak gerçekleşmiş olmakla birlikte eğitim aldıkları alan ve dalda istihdamları yüzde 10’un altında seyretmektedir. Meslekî ve teknik eğitim ekonominin üretimden kopukluğu nedeniyle istihdam sağlayamamaktadır. Bu nedenle ekonomik temele müdahale edilmeden eğitimde planlama yapılamaz, yapılsa da sonuç vermez. Örneğin, Zonguldak’ın altında taş kömürü yatakları var, Türkiye taş kömürünü dışardan ithal ediyor, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının 2018 verilerine göre, 39 milyon ton kömür ithalatına 4,3 milyar dolar ödeniyor. Zonguldaklı gençler büyük şehirlere hizmet sektörü içinde iş bulmak için göçüyor. Zonguldak’ta meslekî ve teknik eğitim kurumlarında madencilik sektörü ile ilgili bölümler bulunmuyor. Türkiye kendi taş kömürü çıkarmaya yönelirse, bu temelde iş gücü planlaması anlamlı olabilir ve Millî Eğitim Bakanlığı ilgili Bakanlık veya kurumla işbirliği hâlinde ihtiyaç duyulan bölümleri açabilir.